MEHMET ÖZBEK’İN 50. SANAT YILI KUTLAMALARINA
KATILDIK
Tarih: 8-9 Nisan 2011
Yer: Şanlıurfa / Türkiye
MANAS / HABER – M. ŞENER BULUT - HADİ ÖNAL
Manas
Yayıncılık olarak; Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye
Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü ve Elazığ Ticaret
ve Sanayi Odası’nın desteğini alarak yürüttüğümüz Elazığ’a
komşu vilayetlerle sosyal ve kültürel ilişkilerin
geliştirilmesi programı çerçevesinde Şanlıurfa Belediyesi
tarafından 8-9 Nisan 2011 tarihlerinde Şanlıurfa’da
düzenlenen 50. Sanat Yılında Mehmet Özbek Gecesi’ne
katıldık.
Şanlıurfa’da gerçekleşen programa yayınevimizin genel
koordinatörü M. Şener Bulut’un başkanlığında, Elazığ Kültür
ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, Elazığ Musiki Cemiyeti
Başkanı Mehmet Kemal Perk, Ali Öner, Muammer Aksoy, Hadi
Önal, Fırat TV’den Semih Kayaoğlu ve Fırat Üniversitesi
Fotoğrafçılık kulübünden Fatih Korcan Kozan’dan oluşan bir
heyet ile katıldık.
TÜRK’ÜN TÜRKÜ ÇIRASI MEHMET ÖZBEK
Duygularımızı doruklara taşıyan, ruhumuzun derinliklerine
nüfuz ederek onu bir büyülü âlemin yıldızı yapan müzik;
geçmişimizin hafızası, geleceğimizin de rehberidir. Sevgi,
onun iksiri ile maya tutar, aşk onunla hayat bulur, gönüller
onun nameleri ile fetholunur.
İnsanı
kendisi ile yüzleştiren, başkaları ile birlikleştiren;
millet olma bilinci aşılayarak fertleri kaynaştıran,
evrensel yönü ile de insanı mukaddesleştiren müzik; her
millette, her medeniyette varlığı ile insanoğluna huzur
vermiştir. Âşıklar, sevdalılar onun gölgesine sığınarak
dertlerine deva aramış; hasta ruhlar onun müşfik kollarında
şifa bulmuştur.
Aklın
mucizesi, duyguların ve kalbin sesi, ruhun gıdası aynı
zamanda şifası olan müzik, Anadolu’nun her yöresinde
gönüllere bir başka akar. Her bölge her yöre kendine özgü
özelliklerle, güzelliklerle insanına onunla seslenir. Ama
bazı yöreler bazı şehirler vardır ki oralardan çıkan ses ve
söz; ülkemizi- Türkiye’mizi- kucaklamakla kalmaz,
yeryuvarlağındaki diğer Türk ülkelerine de kollarını açar.
Şanlıurfa işte böylesi şehirlerimizdendir.
Bayburt,
Erzurum, Harput, Kerkük hilalinin ortalarında yer alan
Şanlıurfa, türkülerin, hoyratların, şarkıların en güzel bir
biçimde söylendiği, icra edildiği Türk’ün türkü şehridir.
Türk’ün
türkü şehri Şanlıurfa; yetiştirdiği gönül adamı, müzik
otoritesi, Türk dünyasında “Hoca” diye tanınan saygın
kişiliği ve asil duruşu ile gönüllere taht kuran Mehmet
Özbek’ini unutmamış. 50. Sanat yılında bu güzel insanını
“Üstün Hizmet Payesi” ile ödüllendirmeyi kararlaştırmıştı.
Türk’ün türkü çırasını yücelterek gelecek kuşaklara taşımayı
hayatının yegâne gayesi olarak kabul eden Özbek Hoca için
bir de güzel bir gece tertip etmişti.
Şanlıurfa
Belediye Başkanlığının düzenlemiş olduğu güzelliklerle örülü
bu gece’ye katılmak üzere biz de Elazığ kültür camiası
olarak Valimiz Muammer Erol, Belediye Başkanımız Süleyman
Selmanoğlu ve Rektörümüz Prof. Dr. A. Feyzi Bingöl’ün
selamlarını da heybelerimize koyarak 08 Nisan 2011 Cuma günü
yola çıktık.
Aracımız,
Kazgediği rampasını geride bırakınca bütün heybeti ile Hazar
dağı karşıladı bizi. Muhteşem güzelliği ile göz kamaştıran
Hazar Gölünün kuzeyinden geçen Elazığ Diyarbakır yolunun
bitiminde yer alan Gezin gözlerini bahara açmanın sevincini
yaşıyordu. Maden, eski, şaşaalı günlerinin özlemi ile
gözyaşların Dicle’ye akıtıyordu. Ergani bahara erken
uyanmıştı. Çermik’te cuma namazını kıldık arkadaşlarla
birlikte. Heyette kimler mi vardı? Elazığ İl Kültür ve
Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, Elazığ Musiki Cemiyeti Başkanı
Mehmet Kemal Perk, Manas Yayıncılık Koordinatörü Şener
Bulut, sanatçı Ali Öner, yazar Muammer Aksoy ve ben; Hadi
Önal, Fırat Üniversitesi Fotoğrafçılık kulübünden Fatih
Korcan Kozan, Fırat TV’den Semih Kayaoğlu…
Çermik,
Siverek arası tarlalar o kadar taşlı ki bir ara Şener Bulut;
“tarlalara taş ekmişler sanki”, dedi. Siverek’ten sonra göz
alabildiğince geniş bir ova.
Şanlıurfa’nın girişinde bizi Muhittin Peker adlı kişi
karşıladı. Şanlıurfalı bu can, Şener Bulut’un asker
arkadaşıymış. Askerden sonra da sürdürmüşler
arkadaşlıklarını. Şanlıurfa’da kalacağımız otel Kilim,
şehrin hemen orta yerindeydi. Eşyalarımızı bıraktık
odalarımıza. Sonra da Şanlıurfa mutfağının lezzetini
damaklarımıza tattırmak için lokantanın yolunu tuttuk.
Belediye
Kültür Müdürü Necmi Karadağ, Şanlıurfa Belediyesinin
girişinde karşıladı bizi. Güleç yüzlü, hoşsohbet bu güzel
insandan yapılacak program hakkında bilgi aldık
Şanlıurfa
Kültür ve Turizm Müdür Vekili Hakan Kutluları makamında
ziyaret ettik. Kutlular, Şanlıurfa’nın kültür tarihi
hakkında heyetimiz üyelerini aydınlattı.
MEHMET ÖZBEK’İN MUHTEŞEM GECESİ
Ve Akşam
Mehmet
Özbek Hoca, büyük bir nezaket göstererek program öncesi
hemşerimiz Muzaffer Ertürk’le birlikte yanımıza geldi. Şener
Bulut, heyet üyelerini kendileri ile tanıştırdı. Özbek
hoca’nın memnuniyeti gözlerinden okunuyordu: “İnsanlar
sadece hüzünlendikleri, acı duydukları zaman ağlamazlar;
sevindikleri, duygulandıkları zaman da ağlarlar. Ben şimdi
ikinci ağlamayı yaşıyorum. Harput’tan, Elazığ’dan kalkıp
buraya gelmeniz yalnız beni değil bütün Şanlıurfalıları da
sevindirdi. Onları onurlandırdınız”, dedi.
Şanlıurfa Belediyesi
konferans salonu tıklım tıklım doluydu. Mehmet Özbek’in
üniversiteden hocaları, arkadaşları Prof Dr. Kemal Eraslan,
Prof. Dr Osman Fikri Sertkaya, Prof. Dr Suphi Saatçi, Hikmet
Bozanoğlu, Osman Doğan, eşleri Cevher Özbek Hanımefendi’nin
de hazır bulunduğu gecede sanatçı dostları ve öğrencileri;
Yücel Paşmakçı, Neşe Dilekçioğlu, Hüsamettin Subaşı, Kubilay
Dökmetaş, Muzaffer Ertürk, Çiğdem Gürdal, İrfan Gürdal, Cem
Gürdal, Zafer Gündoğdu, Gülşen Kutlu, Aysun Gültekin, Ali
Gürlü konuşmaları, sesleri ve sözleri ile geceye renk katmak
için gelmişlerdi. Şanlıurfa’nın kadirşinas sanat ve gönül
aşkı ile bezeli insanları da bu güzel hemşerilerini
alkışları ile kutsamak için.
Program, Mehmet Özbek
için hazırlanan sineviziyon ile başladı.
Şanlıurfa Belediye
Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba konuşmalarında: “Bir toplumun
gelişmiş olduğuna dair en önemli göstergelerden biri o
toplumu oluşturan bireylerin kültürel değerlere sahip çıkma
ve onları koruma bilincine sahip olmasıdır. Bu bilince sahip
olan ulusların bilimde, sanatta, sanayide ve teknolojide
ileri bir düzeyde oldukları görülür. Bir öz eleştiri olarak
bu konuda başarılı olduğumuzu söyleyemem. Ancak bu yönde
önemli adımlar attığımıza inanıyorum. İşte bu akşam, önemli
değerlerimizden biri olan Sayın Mehmet Özbek aramızda.
Şanlıurfa’mızın yetiştirdiği değerli bir sanatçı, 50 yıllık
sanat yaşamında sesi, yorumu, halk bilinci yönü ile Türk
dünyasında hoca olarak anılmaktadır. Özbek Hoca, saygın
kişiliği, asil duruşu ile her zaman örnek bir kişi olmuş
mütevazi kişiliği ile de gönüllere taht kurmuştur.” Diye
devam ettirdiği konuşmasını gecenin hazırlanmasında emeği
geçenlere teşekkür ederek tamamladı.
Şanlıurfa Valisi Nuri
Okutan yaptıkları konuşmalarında kültürün millet hayatındaki
önemini belirtti. “50. yılında Mehmet Özbek’le birlikte
olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. Nice yıllara
inşallah diyor ve kendilerini yürekten kutluyorum.”,dedi.
İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Eraslan,
Prof. Dr Osman Fikri Sertkaya, Eminönü eski belediye başkanı
Hikmet Bozanoğlu, Hoca’nın hocası Yücel Paşmakçı, Eski
milletvekili Osman Doğan, Kerküklü Mimar Sinan Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi, Gazeteci Erol
Aktı’nin duygularını dile getirdiği gecenin sunuculuğunu TRT
Sanatçısı Ali Gürlü yaptı.
Özbek Hoca’nın sanatçı
dostları Neşe Dilekçioğlu, Hüsamettin Subaşı, Kubilay
Dökmetaş, Muzaffer Ertürk, Çiğdem Gürdal, İrfan Gürdal, Cem
Gürdal, Zafer Gündoğdu, Gülşen Kutlu, Aysun Gültekin
müziğimizin güzelliklerini sergileyen eserlerini
arkadaşları, öğretmenleri ve dostları Mehmet Özbek için
seslendirdiler. Hatıralarla da bezeli muhteşem gece beş saat
sürmesine rağmen nasıl başladıysa öyle devam etti. Heyecan
doruklarda, Özbek Hoca için çarpan kalplerin ritimleri artan
tempo içerisindeydi.
Son olarak Özbek Hoca
sahne aldı. Teşekkür ve saygılarını ilettiği konuşmasında:
“Biz sanatçılar her zaman çok şanslı insanlarız. Kabahatimiz
olsa da bizi her zaman alkışlayan seven bir dinleyici
kitlemiz vardır. Ben kendimi daha da çok şanslı
hissediyorum. Beni çok iyi yetiştirmeye gayret gösteren bir
ailem, yetişmem sırasında bana her türlü bilgiyi aktarmaya
gayret gösteren hocalarım, meslek hayatımda bana o meslekte
önder olan ve şimdi birini rahmetle ve birini de şükranla
anmam gereken iki hocamı biri Nida Tüfekçi, biri de salona
teşrif eden Sayın Yücel Başmakçı. Böyle hocalara sahibim.
Daha sonra radyoda programlar yaptığımda televizyonda
program yaptığımda başarılı programlar yapmama vesile olan
değerli sanatçı arkadaşlarım. Yurt dışı ve yurt içinde
konserler verdiğimizde büyük bir gayretle oralarda başarılı
olmamızı sağlamak için canla başla çalışan ve başlama
komutumu vermemi bekleyen arkadaşlarıma buradan ne kadar
teşekkür etsem azdır. Sayın başkanım biz sanatçılar biz çok
sayıda ödül alıyoruz. Ama bu akşam çok farklıydı. Özelikle
Urfa halk müziği başta olmak üzere Türk Halk Müziğine
hizmetten dolayı bana göstermiş olduğunuz bu teveccüh, bu
onur ve bu ödül, hazırlamış olduğunuz bu gece aslında benim
değil benim aracı olduğum, az önce adlarını saydığım ve
minnet olduğum hocalarım, babam, ailem, sanatçı arkadaşlarım
geçmişte mesleğimde bana yardım eden hocalarıma sunulan bir
armağan olarak kabul ediyorum. Ben sadece aracıyım” dedi ve
konuşmasını okuduğu üç türkü ile süsledi.
Türkülerden birini
Elazığlı dostları için okuma inceliğini göstermesi ve
bizleri Şanlıurfa seyircisine takdimi çok ayrı bir güzellik
idi.
Türk’ün türkü
bayrağını 50 yıldır hep yükseklerde taşıyan sanatçı Mehmet
Özbek’e Şanlıurfa Belediyesinin” Üstün Hizmet Ödülü,
Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba tarafından verildi.
Sanatçı Mehmet Özbek ayrıca çeşitli kurum ve kuruluşların
plaket ve hediye yağmuru ile ödüllendirildi. Özbek Hoca,
Elazığ’dan gelen heyeti kendisi sahneye davet etti. Elazığlı
dostları da kendisine Türk müziğine yapmış olduğu
hizmetlerden dolayı bir plaket takdim etti.
Mehmet Özbek adının
bir caddeye verilmesinin karalaştırıldığı bu gecede
Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan plaket takdimi esnasında:
Harran Üniversitesine bir Konservatuar bölümünün kurulmasını
başına da Özbek Hoca’nın getirilmesini teklif etti. Harran
Üniversitesi Rektörü Prof Dr. İbrahim Halil Mutlu, Harran
Üniversite bünyesinde bir Konservatuar bölümü açılması ve
başına da Mehmet Özbek Hoca’nın getirmesi sözünü verdi.
Gece,
Türkmeneli TV tarafından bütün dünyaya verilirken Fırat
Üniversitesi televizyonu da bu muhteşem geceyi canlı olarak
Elazığlı gönül ve sanatseverlerine sunmanın bahtiyarlığını
yaşadı.
ALİ
GÜRLÜ
50.
Sanat yılında Mehmet Özbek gecesine hoş geldiniz, şeref
verdiniz…
Sayın Valim, sayın
Belediye Başkanım, sayın Rektörüm, sayın Başsavcım, sayın
Komutanım; İstanbul’dan, Ankara’dan ve Elazığ’dan bu onurlu
geceye katılan değerli öğretim üyeleri, bilim adamları,
değerli hocalarım ve yine İstanbul’dan, Ankara’dan “ödenmesi
mümkün olmayan vefa borcumuzu az da olsa ödemek istiyoruz”
diyerek koşa koşa, seve seve ve yüreklerindeki sonsuz
heyecanla Şanlıurfa’yı teşrif eden sanatçı dostlar; ve bu
gecenin asıl sahibi sevgili Şanlıurfalılar. 50. Sanat
yılında Mehmet Özbek gecesine hoş geldiniz, şeref verdiniz…
Hiç düşündünüz mü
gecenin karanlığında, köy yollarında yalnızlığınızı?
Kimsesiz ve çaresizliğinizi hissettiniz mi yüreğinizde? İşte
o an başınızı gökyüzüne kaldırıp, gördünüz mü hani şairlerin
geceleri dağıtıp gündüzleri topladıkları yıldızları? Gecenin
kör karanlığında yolunuzu aydınlatan, gönlünüzü ışıtan,
içinizi ısıtan, size yol gösteren çoban yıldızının elini
tutunuz mu? Ya da Zöhre yıldızına şiirler söyleyip türküler
yaktınız mı? İçlerinden en parlak olanını seçip,“bu benim
yıldızım” dediğiniz oldu mu? İşte bu akşam o yıldızlardan
birinin elini tutmak için buradayız sevgili dostlar. Ve
sözün tam burasında önemli bir konuyu da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu akşam burada bir ilk gerçekleşiyor. Her şeyin
bir ilki vardır muhakkak. Başta sayın başkanımız olmak üzere
Şanlıurfa Belediye Meclisi’nin ilk defa bir hemşerisine
“Üstün Hizmet Payesi” verdiği bir törendeyiz bu gece. Bu
yüzden onurlu ve bu yüzden anlamlıdır. Teşekkür ediyoruz
dostlara, ilgi duyanlara, emeği geçenlere efendim.
Sevgili Mehmet Özbek,
hepimiz seni seviyoruz. Seni hepimiz kucaklıyoruz. Başarılı
hizmetlerinden dolayı seni gönüller dolusu alkışlıyoruz.
Mezapotamya’nın en eski yerleşim merkezlerinden, onikibin
yıllık bir geçmişe sahip Peygamberler şehri Şanlıurfa’mızın
bize armağanı… İyi ki varsın Mehmet Özbek.
Böyle gecelerin
düzenlenmesinde emeği olan gizli kahramanlar vardır efendim.
Onlar isimlerinin çok fazla duyulmasını istemezler. Çünkü
onlar yaptıkları işin bilincindedir. Her türlü yozlaşmaya ve
kirlenmeye karşı durarak ibadet edercesine açık ve tertemiz
yürekle yaparlar işlerini. İşte iki üç güzel örnek:
Şanlıurfa Belediye Başkan yardımcısı kültür ve sosyal işler
sorumlusu sayın Fevzi Yücedağ, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Necmi Karadağ, Şanlıurfa Devlet Halk Müziği Korosu Müdürü
Feridun Yüzgen’e ve bütün emeği geçenlere bu hizmetlerinden
dolayı çok teşekkür ediyoruz. Bu onurlu geceye ev sahipliği
yapan, sizleri ve bizleri buluşturan, herkesin sevgilisi
başkanımızı, Şanlıurfa Belediye Başkanımız sayın Dr. Ahmet
Eşref Fakıbaba’yı huzurlarınıza davet ediyorum.
DR.
AHMET EŞREF FAKIBABA
50
yıllık sanat hayatını Türk kültürüne adamış bu evladını
kadirşinas Urfa halkı unutmamıştır..
Sayın Valim, sayın
Mehmet Özbek ve değerli eşleri; çok değerli sanatçı dostlar;
sayın Rektörüm, sayın Başsavcım, sayın Komutanım ve çok
değerli hemşerilerim. Hepinize saygılar sunuyorum. Hoş
geldiniz, sefalar getirdiniz…
Bu şehir on iki bin
yıllık tarihiyle çeşitli medeniyetlere ev sahipliği
yapmıştır. Öyle bir şehir ki yalnız arkeolojik
kalıntılarıyla, tarihi yapılarıyla değil o günden bugüne
kesintisiz süren kültürel alt yapısı ve insan dokusuyla da
halen var olan bir şehirdir.
İnsan topraktan
yaratıldığına göre bu bereketli toprakları “sanatçıların
harman olduğu bir yer” diye tarif etmek yanlış olmaz.
Bir toplumun gelişmiş
olduğuna dair en belirgin göstergelerden biri o toplumu
oluşturan bireylerin kültürel değerlerine sahip çıkma ve
onları koruma bilincine sahip olmasıdır. Zira bu bilince
sahip olan milletlerin bilimde, sanatta, sanayide ve
teknolojide de ileri bir düzeyde oldukları görülmektedir.
Bir özeleştiri olarak bu konuda başarılı olduğumuzu tam
olarak söyleyemiyorum, ancak bu yönde başarılı adımlar
attığımıza inanıyorum. İşte bu akşam önemli değerlerimizden
biri olan Sayın Mehmet Özbek aramızdadır.
Urfa’mızın
yetiştirdiği değerli bir sanatçı. 50 yıllık sanat yaşamında
gerek sesi ve yorumu, gerekse halk bilimci yönüyle Türk
dünyasında hoca olarak anılan Mehmet Özbek, saygın
kişiliğiyle ve asil duruşuyla her zaman örnek alınan bir
sanatçı olmuştur. O kimi zaman bir derlemeci, kimi zaman bir
solist, kimi zaman koro şefi, kimi zaman halk bilimci, kimi
zaman ise bir yönetici ve hoca olarak karşımıza çıkmıştır.
Sanatıyla olduğu kadar mütevazı kişiliği ile de gönüllerde
taht kurmuştur. Her konuda ne zaman aramışsak, bizi
kırmamış, lütfedip etkinliklerimize gelmiş, her zaman
aramızda olmaya gayret göstermiştir. Kendilerine
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
50 yıllık sanat
hayatını Urfa’ya, Urfa kültürüne ve Urfa müziğine ve Türk
kültürüne adamış bu evladını kadirşinas Urfa halkı da
unutmamıştır. Hiç bir zaman da unutulmayacaktır. Şanlıurfa
Belediye Meclisi 4 Nisan 2011’de almış olduğu bir kararla
değerli sanatçımız Mehmet Özbek’e Üstün Hizmet Payesi
verilmesini uygun görmüştür. Değerli sanatçımız bunu
fazlasıyla hak etmiştir. Bundan sonra ki hayatında da sağlık
ve başarılar temenni ediyoruz.
Hocamızı ve bizleri
kırmayarak bu geceyi onurlandıran hocamızın sanatçı ve
akademisyen dostlarına teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Bu gecenin hazırlanmasında emeği geçen herkese, sayın
valimize ve bütün dostlarımıza teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Övgü almış çok değerli
ve çok sevgili bir büyüğümüz. Şanlıurfa’daki görevi henüz
çok yeni ama nice güzelliklere imza atacağına inandığımız
sayın valimiz Nuri Okutan’ı lütfederlerse huzurlarınıza
davet ediyorum.
NURİ OKUTAN
Ben
Urfa’ya atandığımda çok duygulanmıştım..
Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Başsavcım, Rektörüm, Albayım, Protokolün değerli
üyeleri, Mehmet Ağabey, kıymetli dostlar, hanımefendiler,
beyefendiler, basınımızın değerli temsilcileri, aranızda
bulunmaktan, bir büyüğümüzün, bir Urfa delikanlısının, bir
Urfa beyefendisinin 50. Sanat yılını birlikte idrak etmekten
büyük mutluluk duyduğumu ifade ederek herkesi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
İşin doğrusu ulu önder
Atatürk’ün bize işaret ettiği noktalardan biri de
milletlerarası rekabetin en önemli unsurundan birinin de
kültür olduğudur. Burada da kültür adamlarına büyük görevler
düşmektedir. Bilim, kültür ve sanat adamlarının ışık tuttuğu
bir toplum, ulu önder Atatürk’ün bize bahsettiği uygar
milletler arasında yer alma hedefine haklı olarak
ulaşacaktır. Bu çerçevede baktığımızda on iki bin yıllık
kadim şehir Şanlıurfa, üretmiş güzellikleri bütün
Anadolu’yla, bütün dünya ile paylaşmış, bizi biz yapan
değerlerle parlayan bir yüzük taşı gibi önemini korumuş ve
halen korumaktadır.
Ben Urfa’ya
atandığımda çok duygulanmıştım ve ilk aklıma gelen de
Urfa’nın o derin kültürüydü. Bu arada aklıma ilk gelen
isimlerden birisi de rahmetli ağabeyimiz Akif İnan’dı. Tam
bir Urfa beyefendisi, Urfalı diye tanımladığımızda akla
gelecek ilk isimlerden biri de Mehmet Özbek’tir. İster bir
Urfalı olarak, ister bir Türk vatandaşı olarak hangi açıdan
bakarsanız bakın bu isimlerle hemşeri olmak, bu isimlerle
dost olmak çok anlamlı ve çok önemliydi.
Ben Türkiye’nin
geleceğinden, Türkiye’nin geleciği kadar Urfa’nın da
geleceğinden çok ümitliyim. Gönlümde Urfa’nın, Urfalının
sayın Mehmet Özbek gibi Urfa beyefendilerinin, gönül
insanlarının, bilim ve sanat adamlarının müstesna bir
yerinin olduğunu belirtmek isterim. İçimdeki duyguları ifade
etmekte de zorlanıyorum. Ne mutlu Mehmet Özbek gibi bir
sanatçıyı yetiştiren şehrin valisi olana. Ne mutlu onun
arkadaşı olana.
Bu duygularla Mehmet
Özbek’i sanat hayatının 50. Yılında kutluyor, kendilerine
Allahtan sıhhat ve afiyet diliyor, herkesi saygıyla
selamlıyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Efendim bu güzel ve
anlamlı konuşmalarından dolayı sayın valimize teşekkür
ediyoruz. Bu güzel programı Türkmeneli televizyonu canlı
olarak yayınlamaktadır. Televizyon başındaki dostlarımız
arkadaşlarına, dostlarına, yakınlarına duyursunlar. Çünkü
biraz sonra muhteşem bir müzik şöleni başlayacak.
Bu akşam aramızda çok
değerli hocalarımız var. Mehmet Özbek’in yakın dostları ve
hocaları… Şimdi Prof. Dr. Kemal Eraslan hocamızı kürsüye
davet ediyorum.
PROF. DR. KEMAL ERASLAN
Mehmet Özbek’i 1960’lı yıllarda bir öğrenci gecesinde
okuduğu türkülerle tanıdım.
Sayın Valim, Sayın
Belediye Başkanım, değerli mülki erkân, sevgili sanatçı
arkadaşlarımız. Her şeyden evvel değerli kardeşimiz Mehmet
Özbek için almış oldukları bu karar dolayısıyla Şanlıurfa
Belediyesi’ne tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Mehmet Özbek
kardeşimizi 1960’lı yılların sonunda bir öğrenci gecesinde
okuduğu türkülerle tanıdım. O zaman hayret ediyordum.
Muazzam bir ses ve içten bir okuyuş. Mezun oldu, aradan bir
müddet geçtikten sonra rahmetli hocam Buluç Bey’den doktora
çalışmalarına başladı. Urfa Türküleri üzerine çok güzel bir
araştırmaydı. Geç de olsa çalışmalarını tamamlandı ve hak
ettiği Dr. unvanını aldı.
Değerli
misafirlerimiz. Mehmet Özbek kardeşimizin bir güzel
faaliyetini bahsetmeden geçemeyeceğim. O da İstanbul’da, Şan
Sinemasında verdiği konserdi. O konser hala gözlerimin
önünde. O kadar güzel bir repertuar, o kadar güzel bir icra,
unutamadığım bir geceydi. Her şeyin yozlaştığı, maddileştiği
bir zamanda, Türk Halk Müziğine gönülden bağlanması ve onu
ayakta tutmak için bir ömür feda etmesi takdire şayandır.
İyi bir icracı, değerli bir yöneticidir Özbek. Türk Halk
müziğinde derlemeler yapıp bunları notaya alarak
unutulmaktan kurtarıp gelecek nesillere aktarılmasını
sağlamak gerçekten takdir edilecek bir çalışmadır.
Kendilerine sağlıklı, mutlu bir yaşam diler, çalışmalarını
devamını temenni ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Efendim İstanbul
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden Mehmet
Özbek’in sevgili arkadaşı Prof. Dr. Osman Sertkaya’yı
mikrofona davet ediyorum. Buyurun efendim.
PROF. DR. OSMAN SERTKAYA
Özbek ailesinin yanında olmanın mutluluğunu yaşıyoruz..
Değerli konuklar,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. 47 yıl önce
1964 yılında edebiyat fakültesinin iki bölümüne kaydoldum.
Biri Türkoloji, diğeri Arap-Fars. Bu iki bölümden iki Urfalı
arkadaşım da şuan buradalar. Arap-Fars bölümünden sayın
Hikmet Bozanoğlu; Türkoloji bölümünden Dr. Mehmet Avni
Özbek. Ama Kürsümüzün Urfalı bir fırtınası vardı. Eski Türk
Edebiyatı profesörü Abdulkadir Karahan. Hocamı rahmetle
anmadan geçemem. Çok kuvvetli hocalardan eğitim gördük.
63-64 yılının öğrencilerinden bugün Türkiye
üniversitelerinde hepsi öğretim üyesi olan 20 kadar sınıf
arkadaşımız var. Akademik hayatta belirli şeyleri yaparsanız
unvan alırsınız. Bilim süzgecinden geçip süreye uyarsanız
profesör olursunuz. Profesör olmak kolay ama sanatkâr olmak
kolay değildir. Bu yüzden bizim sınıfımızdan tek sanatkâr
çıktı: Dr. Mehmet Avni Özbek. O bizim sınıfımızın övündüğü
sanatkârımızdır. Hüsamettin Subaşı üstadın hemşerisi Vanlı
hocamız merhum Sadettin Buluç’tan “Urfa Türkülerinin dil ve
Anlatım Özellikleri ”konulu teze başladı. Titiz ve
mükemmeliyetçi olan Özbek geç de olsa öğrencim Mustafa Özkan
yönetiminde tezini tamamladı, benim başkanı olduğum jüride
tezini büyük bir başarıyla savundu. Jürideki 5 öğretim üyesi
oy birliğiyle ile kendisine İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Doktoru unvanı verilmesini
uygun gördü. Bunu kendilerine tebliğ etme şerefi de bana
müyesser oldu. Eşim Prof Dr. Ayşegül Sertkaya ile beraber
Özbek ailesinin yanında olmanın mutluluğunu yaşıyoruz bu
gece. Allah’ın bize vereceği ömür nispetinde altmışıncı,
yetmişinci yıldönümlerini de beraber kutlamayı temenni edip
saygılar sunuyorum efendim.
ALİ
GÜRLÜ
Ankara Radyosunun değerli solisti Neşe Dilekçioğlu
Prof. Dr. Osman
Sertkaya ve sevgili eşleri Ayşegül Hocamıza saygı ve
sevgilerimizi sunuyoruz efendim. Şimdi Şanlıurfa Devlet Halk
Müziği Korosu’nun değerli saz sanatçılarını ve koromuzun
şefi sevgili Halil Altıngöz’ü alkışlarla sahneye davet
ediyorum… Ve türkülerle buluşmaya hazırsak bu akşamın ilk
sanatçısı, Ankara Radyosunun değerli solisti Neşe
Dilekçioğlu alkışlarla geliyor huzurlarınıza…
NEŞE DİLEKÇİOĞLU
Hocamızın hepimizin üzerinde çok büyük emekleri vardır.
Çok teşekkür ediyorum…
sayın valim, sayın Belediye Başkanım, sayın Savcım, sevgili
Urfalılar, peygamberler şehrinin güzel insanları. Değerli
hocam Mehmet Özbek’in 50. Sanat Yılını kutlama gecesine hoş
geldiniz, şeref verdiniz efendim.
Sevgili hocamız Mehmet
Özbek beyefendinin 50. Sanat yılında siz Urfalılarla
birlikte olmanın hazzını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Sanatçı
arkadaşlarımız ile birlikte sevgili hocamızın hepimizin
üzerinde çok büyük emekleri vardır. Eğer bugün biz sizlerin
takdirini bir nebze olsun alıyorsak, bunun sevgili hocamız
Mehmet Özbek sayesinde olduğunu gururla ifade etmeliyim.
Kendilerini yürekten kutluyorum. Yaklaşık otuz sene önce
sevgili hocam Mehmet Özbek beyefendi, Televizyonda
hazırladığı “Elimizden Obamızdan ”programında okumam için,
bugün rahmetle andığım Davut Sulari‘nin “Kirpiğin Kaşına
Değdiği Zaman” adlı türküsünü vermişti. Tabii biz o zaman
çok yeniyiz. Hemen televizyonda görünmek ve tanınmak
istiyoruz. Hocamız bir dinledi: “daha olmamış” dedi. Bir ay
geçti dinledi yine “hayır olmamış, türküleri ruhuna inerek
okumak için daha çok çalışmak gerekiyor” dediler. Ben bu
türküyü ancak altı ay çalışmanın neticesinde hocaya
beğendirmeyi başarabildim. Hocanın gösterdiği yol doğruydu.
Nitekim ben bu türküyle tanınmaya başladım.
Küçük bir hatıramı da
anlatmak istiyorum. Yıllar önce şiir yazdığımı zannederek
bir şeyler karalamış, lise dönemimde bunlardan ödüller
almıştım. Aradan yıllar geçti. Sevgili hocama o şiir
kitabımı verdim. Aradan bir zaman geçtikten sonra bir gün:
“Neşe şiir yazmaya devam ediyor musun ”diye sordu. “Evet,
hocam” dedim. “Onları getir de değerlendirelim” dedi. Ben de
yazdığım şiirleri karınca kararınca sevgili hocama ilettim.
Yıllar sonra bana o yazdığım şiirler “Hüzün Çiçeği” adlı bir
kitapla döndü. Kendilerine sonsuz saygılarımı, minnetlerimi
iletmek istiyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Neşe Dilekçioğlu’nu
sevgi ve teşekkürlerimizle uğurluyoruz. 1960’lı yıllardan
itibaren gazeteci kimliğiyle her yerde halk müziğimizi ve
halk müziği sanatçılarını savunan, çeşitli gazete ve
mecmualarda yazdığı köşe yazıları ve hazırladığı sayfalarla
birçok sanatçıyı şöhrete ulaştıran bir ağabeyimiz vardır.
Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği
Konservatuarı’ndan emekli olup, hayatın keyfini sürmekte
olan ağabeyimiz şu anda aramızda. Bizim can dostumuz sevgili
Erol Aktı’yı kürsüye davet ediyorum.
EROL AKTI
Onu
anlatmak, anlatmaya çalışmak elbette çok zor
Şanlıurfa
protokollünün değerli üyeleri, Sevgili Urfalılar. Mehmet
Özbek’in değerli dostları merhaba. Halk kültürümüz ve
özellikle de halk müziğimiz açısından önemli bir imzaya
sahip Şanlıurfalı Mehmet Özbek’i bir Adanalı olarak anlatmak
Urfa’nın o canım hoyratlarını söylemekten daha zor. Evet
Urfalı, icracı, derlemeci, koro yöneticisi, akademisyen,
halk müziğinin yılmaz misyoneri, 50 yıldır göğsünde taşıdığı
sanatçı kimliğine özel olarak hayranlık duyduğum bir
değerdir Mehmet Özbek. Onu anlatmak, anlatmaya çalışmak
elbette çok zor. Çok uzun yıllar gazetecilik yaptım.
Mesleğimin her kademesinde bulundum. Bir elimde kalem bir
elimde de sazım oldu. Sinevizyonda küpürlerini gördüğünüz
birçok yazıda sanırım benim kalemimden çıkmıştır… Bir ilkem
vardır. Benim için zor konuları yazacağım zamanda,
konuşacağım zaman da dilimin, kalemimin ucuna gelen ilk
cümle ile başlarım. Şimdi yine o kuralıma sığınacağım.
Sanırım beni bu güçlükten kurtaracak olan yöntem, halk
müziğimiz için Urfa’nın ayrıcalıklı bir yapıya sahip
olduğunu özetleyip o yapının içerisinde Mehmet Özbek’e
kocaman bir yer vermek olacaktır. Efendim türkülerimiz bazen
bütün bir ulusu bir bölge halkını ya da birkaç kişiyi
ilgilendirebilecek olaylara bir tepki şeklinde meydana
gelirler. Onların yakılış nedenlerinin başında ise ekonomik
güçsüzlüğün getirdiği gurbet, ayrılık, çaresizlik, savaş,
büyük sayıda can ve mal kaybına neden olan doğal afetler,
aile ve oymak kavgaları, baskılar, kız kaçırmalar, göç ve
isyan gibi toplumu derinden etkileyen olaylar ile halden
yakınma, sevme ve korku gibi duygular gelir. Adına türkü
yakıcı dediğimiz estetik duygusu bir hayli gelişmiş
kişilerde bu saydıklarımıza gerek görmeden türkü yakarlar.
Bu nedenle Urfa toprakları halk müziğimiz adına yediveren
gülü gibidir. İşte bu türküleri, hele hele hoyratlarını
söyleyebilmek Urfalı olmayan bizler için çok zordur. Bunun
için Mehmet Özbek hançeresi ister. Mehmet Özbek yeteneği
ister. Mehmet Özbek cesareti ister. Bu türkülerin yörede
çalınıp söylenmesi, üslubuna bağlı kalarak toplanıp
belgelenmesi Mehmet Özbek titizliği sorumluluğu ve bilgeliği
ister. Ne güzeldir ki Özbek icracılığı, derlemeciliği,
akademik çalışma konusundaki titizliği, sorumluluğu diğer
yörelerimizin halk müziğine yaklaşımında da gösterdi. Ve
müzik kültürümüze büyük değerler kattı. Bilgi ve
belleğindekileri kendisinden nispeten genç olanlara
aktarmada yine ışık, önderdir. Özbek sonuna kadar
Şanlıurfa’da o hani her taşın altından çıkan sanatçılara
örnek olmayı sürdürecektir. Lafın kısası makbuldür. Ama ben
arkadaşım, dostum Mehmet Özbek’i yeterince anlatmamanın
endişesi ile bir hayli uzattım. Sözlerimi sevgili Özbek’e
seslenerek bitirmek istiyorum.
Evet değerli sostum.
Seni 50. Yıldır büyük bir zevkle heyecanla laf aramızda
birazda kıskanarak dinledim. Bilimsel çalışmalarını
hayranlıkla takip ettim. Seni bu nedenle çok seviyorum. Bir
“Üstü Açık Konservatuar” olan Şanlıurfalı olduğun için seni
çok seviyorum. Ama seni en çokta “adam gibi adam” olduğun
için seviyorum. Sizlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Sevgili Cevher Özbek’e sevgi, saygı ve merhaba..
Ne güzel duygular.
Tabii duyguları paylaşmak da çok güzel. Çok teşekkür
ediyoruz sevgili Erol Aktı ağabeyimize.
Fakıbaba başkanımız
dün gece gerçekten çok güzel bir etkinlik yaptı bizim için.
Bizi ağırladı. Dün akşam çok güzel bir gecenin içerisinde
bulduk kendimizi. Ve herkes okudu. Coşkuyla ele ele olduk.
Gönül gönüle olduk. Birlik ve beraberliğin ne olduğunu orada
yeniden yaşadık. Ve Mehmet Özbek o gecenin sonunda bütün
arkadaşlarına tek tek teşekkür etti. Tanıttı tabii ki sıra
birine daha geldi onun için dedi ki ben mutluluğumu ve
başarımı ona borçluyum. (Neredesiniz ?) sevgili Cevher
Özbek’e sevgi, saygı ve merhaba. Ve bir de aslan gibi evladı
Murat Özbek var aramızda. Ona da sevgiler, saygılar.
Hoşgörünüz biz bir ailesiyiz. Burada ve dünyada güzellikten
yana ne varsa paylaşmak için buradayız. Benim Ali Gürlü
olarak 1966 dönemindeki bütün arkadaşlarıma saygım ve sevgim
sonsuzdur. Ama Mehmet’e karşı çok farklı değerlendirmem
vardır. Yıllar önce yaptıklarının, gelecekte yapacaklarının
teminatı olduğunu bildiğim için ona huzurlarınızda saygımı
bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bir dostumuz daha var.
Mehmet Özbek sayesinde benimde arkadaşım oldu. Kendisi
Şanlıurfalı. Şanlıurfa denilince yüreği parça parça olur.
Bozanoğulları’ndan. Mehmet Özbek’in sevgili dostu, İstanbul
Eminönü eski Belediye Başkanı sevgili Hikmet Bozanoğlu.
Buyurun efendim.
HİKMET BOZANOĞLU
Bir
çınar görüyorum karşımda.
Sayım Valim,
saygıdeğer Belediye Başkanım, muhterem protokol ve benim can
hemşirelerim. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hani
evlere daha elektriğin girmediği senelerde gaz lamları vardı
ya. Her akşam anne oğluna seslenirmiş “oğlum bu lambayı üfle
de yatalım” diye. Ama çocukta dudak özrü var, bir türlü
üfleyemiyor. Bir iki üç gün geçmiş. Çocuk nihayet demiş ki:
“yav ane bütün zor işleri de biye verisen ha”. Şimdi sevgili
Ali Gürlü de öyle yaptı. Mikrofona alışığım ama beni davet
ettiğin zaman gerçekten bu kadar acemi olacağımı
düşünmemiştim. Bayağı heyecanlandım. Özbek’in esinlendiği
insanlar aramızda. Onun etkilediği insanlar aramızda. Ben
şimdi ne desem “işte Özbek şöyle biridir”, yahu başka bir
şey söyle biz onu biliyoruz zaten diyecekler. “Özbek şöyle
bir hocadır” desem, başka bir şey söyle onu da biliyoruz
derler. O zaman ben ne söyleyeyim. Çocukluk ve ilk gençlik
yıllarımızda bazı şeylere heveslendik, bazı şeylere
hedeflendik. Biz onların peşinden koşarken sevgili Mehmet
bir hedef tespit etti. O da ben seneler sonra anladım ki bir
ekol yaratmak… Arkadaş ben bir ekol olacağım. Mehmet bu
mesajı bize ortaokul yıllarında verdi. İlkokuldan tanıyorum
ama mesajı ortaokulda aldık. Ve gerçekten seneler senesi
uğraştıktan sonra sevgili Özbek bizim kendisiyle gurur
duyacağımız bir yere geldi ve kendini kabul ettirdi. Bugün
başta ben olmak üzere sevgili Özbek’in çocukluk arkadaşları
onun adını duyduğu zaman ceket ilikleriz. Ben huzurlarınızda
Mehmet’e ceket ilikliyorum, saygılarımı sunuyorum. Mehmet’in
biraz önce Ali Gürlü’nün çok haklı olarak söylediği gibi,
benim can kardeşim Cevher’den aldığı destekle bu başarıyı
elde ettiğini inkâr etmemek lazım. Biz ona seneler senesi
büyük eziyetler verdik. Gece saat birlerde, ikilerde evde
Mehmet türkü geçerken. Biz bacımızın elinden çayımızı
kahvemizi içtik ama hiçbir zaman bundan rahatsızlık duymadı.
Bir çınar görüyorum
karşımda. Mehmet sayesinde gelişti, dalıyla,budağıyla,
meyvesiyle çok güzel bir koru oluştu. Ben buraya gelemeyen,
mazereti olan, geldikten sonra da benim kadar cesur olmayan
arkadaşlarım adına hem seni kutluyorum, hem sana saygılarımı
sunuyorum. Ama bu arada bugüne kadar hiçbir Belediye
Başkanımızın ve Belediye Meclisimizin cesaret edemediği, çok
yerinde bir tespitle seni bu unvana layık görme kararı
almalarını, hem eski bir belediyeci olarak, hem de Belediye
Başkanımızın yakın arkadaşı olarak onurla, gururla
karşıladım. Başkanımızı ve Meclisimizi yürekten kutluyorum.
Bu işin teklifini hazırlayan, arka planda olup da bütün
zorlukları yüklenen Başkan Yardımcımız sayın Fevzi
Yücetepe’ye, sayın Necmi Karadağ’a, sevgili Feridun Yüzgen’e
huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Çok teşekkürler
sevgili Bozanoğlu.
Yanık türkülerin,
uzunhavaların sesi. Beni bağışlasın onu her anons ettiğimde
ben bir cümle söylüyorum: Annesi, anacığı onu türkü söylesin
diye doğurmuş sanki. O da Mehmet Özbek’in kadim dostu.
Alkışlar sizden, türküler Hüsamettin Subaşı’dan geliyor.
HÜSAMETTİN SUBAŞI
Ben
Urfa’yı neden çok seviyorum.
Ben Urfa’yı neden çok
seviyorum. Urfa’yı önce babamdan duymuştum. Babam burada 4
yıl askerlik yapmış. 1945’te başlamış ve seferberlik yılları
olduğu için terhisi uzun sürmüş. Rahmetli İsmet Paşa demiş
ki: Terhis yok. Dökün karavanayı, yatın aşağı. Evet, ben
Urfa’yı babamdan dolayı bilirim. Birde sayın Mehmet Özbek
ağabeyimden. Arkadaş olmak, dost olmak, aile dostu olmanın
şerefini gururunu taşıdığımı söylemek istiyorum sizlere…
ALİ
GÜRLÜ
Türküler duayeni Mehmet Özbek merhaba
Sevgili Özbek’in da
bildiği bizim bir şair dostumuz vardır. Niğdeli Fikret
Dikmen. O bizleri sürekli izleyen, çok güzel şiirler
gönderen bir dost. Bu etkinliği de duymuş, daha önceden
selamlar göndermiş. Tabii o selamlarını şiirlerle gönderir.
Duygularını şöyle şiirleştirmiş:
Yıllarca emek verdi
sevdirdi türküleri
Gönüllerde başkadır
onun sevgisi yeri
Dillerden hiç düşmeden
söylenir çok eseri
Türküler duayeni
Mehmet Özbek merhaba
Neler görüyorum,
Gaziantep konservatuarından Savaş Ekici İstanbul
Radyosu’ndan Erol Köker şu an salona girdiler. Hoş geldin
sevgili Erol. Onu, o güzel insanı, türkülere gönül düşüren,
ilgi duyan herkes çok iyi tanır. Hizmetlerini, heyecanını
büyük bir ustalıkla çaldığı sazının lezzetini, nefasetini,
derlemeci araştırmacı kişiliğini ve türkü dağarcığına
kattığı hepsi birbirinden güzel türkülerini… Ve şimdi, O
hepimizin ağabeyi, zamanı geldiğinde arkadaşı, zamanı
geldiğinde hepimizin hocası. Onu da huzurlarınıza almak
istiyorum. Evet, sevgili Yücel Paşmakçı…
Bu akşam burada,
değerli sanatçı, sevgili kardeşim Mehmet Özbek adına
düzenlenen etkinlikte bizlere de bulunma şansı verdikleri ve
ağırladıkları için başta Şanlıurfa Belediye Başkanı sayın
Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba olmak üzere diğer yetkililere
sonsuz şükranlarımı arz ediyorum. Sevgili Mehmet Özbek’i
1966 yılında TRT İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği Korosu
sanatçı kadrosuna dâhil olduğu zaman tanıdım. O tarih
aramızda 45 yıldır süregelen dostluğun ve ağabey-kardeş
ilişkisinin başlangıcıdır. Mehmet Özbek büyük bir ustalıkla
icra ettiği Şanlıurfa türkülerinin yanı sıra Kerkük halk
müziği üzerine de yöneldi. Yaptığı çalışmalarla yörenin çok
güzel ve çok zor olan üslubunu kusursuz, eksiksiz uygulamada
daima başarılı oldu. Mesleki yönden sahip olduğu üstün zevke
tabi olarak oluşturduğu nitelikli ve seçkin repertuar onun
kısa zamanda gerçek anlamda örnek bir sanatçı olarak
tanınmasını sağlamıştır. Mehmet Özbek sanatçılığının yanı
sıra pek çok üstün vasıfları haizdir. Gerek hazırladığı
programları, gerekse bilimsel ve kültürel ağırlıklı
çalışmaları ve de yayınları her türlü takdirin üzerindedir.
Sevgili Mehmet Özbek’i
özel hayatı itibariyle de hakiki dost, müşfik, samimi,
misafirperver; sosyal yönleri kuvvetli iyi bir eş ve iyi bir
aile babası olarak tanıyorum. Bu vesileyle Özbek ailesine
sevdikleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir ömür dilerken
halk müziğimize gönül vermiş gençlerimizin onu kendilerine
rehber edinmelerini diliyorum. Zira daha çok Mehmet
Özbeklere ihtiyacımız var. Bütün Şanlıurfalı kardeşlerimi bu
münasebetle kutluyor, saygılarımı sunuyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Türkülerle yaşamak güzel..
Sevgili Yücel Paşmakçı
ağabeyimize teşekkür ediyoruz. Bu arada tabi’i ki onlar aile
dostu. Çok iyi biliyorum. Çok yakınlar hasta yatağından
kalktı geldi koşa koşa. Geldi sardı sarmaladı Mehmet
Özbek’i. Sayın Yücel Paşmakçı’nın eşi, hepimizin ablası
Nuray Paşmakçı hanımefendiye de merhaba demek istiyorum.
Türkülerle yaşamak
güzel. Türkü olmuş öyküler, öykü olmuş türkülerle… Türküler
dediğimizde, türkülerle soluklandığımız noktada aklımıza
geliveren bir isim. Sanatçı kimliğinin yanı sıra
araştırmacı, arşivci, derlemeci ve özellikle programcı
kişiliğiyle onu herkes çok iyi tanıyor ve seviyor. Ankara
Radyosu sanatçılardan sevgili kardeşimiz Kubilay Dökmetaş.
Alkışlarınızla…
KUBİLAY DÖKMETAŞ
Mehmet Özbek burada ve benim dizlerim yine titriyor..
Çok saygı değer
Şanlıurfalılar. 27 yıl önce TRT ses sanatçılığı sınavında
bir jüri vardı. Sınav jürisi başkanı Mehmet Özbek hocamdı.
Hiç unutamadığım bir durum şuan olduğu gibi gözlerimin önüne
geldi. O gün dizlerim titremişti. Aradan 27 yıl geçti. Yıl
2011. Daha devasa bir jüri karşısındayım, sanatsever
Şanlıurfalıların karşısındayım. Değişmeyen iki şey var yine
jüri başkanı olarak saygıdeğer hocam sayın Mehmet Özbek
burada ve benim dizlerim yine titriyor.
ALİ
GÜRLÜ
Hep
var ol Kubilay..
Evet, Kubilay Dökmetaş
arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Hep var ol Kubilay.
Başarılar diliyorum sana. Bütün dostlara, bütün arkadaşlara
olduğu gibi teşekkürler efendim. Ankara Devlet Türk Halk
Müziği Korosu’nun kurulmasında çok önemli emekleri olan
Şanlıurfa eski milletvekili sayın Osman Doğan’ı
huzurlarınıza davet etmek istiyorum. Buyurun sayın Doğan.
OSMAN DOĞAN
Mehmet Özbek Allah size sağlıklı uzun ömürler versin.
Sayın valim, sayın
protokol, muhterem hemşerilerim, hepinizi sevgi ve saygı ile
selamlıyorum.
Efendim bizim Mehmet
Özbek ile olan maceramız ortaokul sıralarında başladı.
Elimizde iki telli birer tane çöğür, işte okulun korosunu
idare ediyoruz. Güya ben başkanım Mehmet Bey de koromda bir
eleman. Bir gün nereden öğrenmişse öğrenmiş, bağlamaya 9 tel
bağlamış, geldi. Biz iki telli sazı zor çalıyoruz. Tabi
gayri ihtiyari “9 telli saz olur mu” diye kızmıştım ben. O
günlerden bugünlere geldik. Çalışmalarının, başarılarının
her safhasına canlı olarak şahit oldum. Devlet Türk Halk
Müziği Korosunun kuruluşunda emeğimin geçtiği doğrudur. Ama
o kurumu yücelten Mehmet Özbek’in kendisidir. Kararnameyi
sayın Bakana takdim ettiğimde baktım ki tanımıyor. “Olur mu
diyorsunuz” dedi. O an benimde Urfalı damarım tutu “Ondan
daha iyisi mi var Türkiye’de. Sayın bakanım bugün
imzalanacak bu kararname” dedim. Yani bu zorlamayı Mehmet
Özbek benim arkadaşım olduğu için yapmadım. Liyakatinden
dolayı yaptım. Biliyorum ki ancak Mehmet Özbek böyle bir
kurumun başına gelirse bu kurum başarılı olur, yücelir.
Allah’a çok şükür alnının akıyla başardı. Sayın Mehmet Özbek
Allah size sağlıklı uzun ömürler versin.
Sayın Milletvekilim,
teşekkür ediyorum. Uzun uzun cümleler kurmanın gereği yok
ama söylemek istediklerimiz her zaman gönülden gelen
duygular. Hani pazarda alınıp satılmayan dostluklar vardır.
Yani mezara kadar olan dostluklar. Böyle bir dost gelecek
aramıza. Herkes gibi, hiç birini değerinden ayırmak mümkün
değil tabii ki. Hepsi ayrı değer, ayrı güzellik, ayrı renk,
ayrı koku. Yıllarca program yaptık TRT çatısı altında. Biri
“Bengü” diğeri“Bergüzar”. Belgeseldi, güzeldi, kalıcıydı.
Güzel olan şeyler çok uzun ömürlü olmuyor nedense. Ama
kalıcı bir güzellik varsa o da sesiyle, sanatıyla
kimliğiyle, kişiliğiyle şu an aramızda bulunan Muzaffer
Ertürk. Gönül dolusu alkışlarla huzurunuzda efendim
MUZAFFER ERTÜRK
Hepimizin elinden tuttu, hepimize muhabbetle baktı.
Çok teşekkür ediyorum
efendim. Sağolun varolun. Bugün gerçekten Şanlıurfa ismiyle
müsemma çok şanlı insanların, şanlı konukların, o şana layık
hocamızın bu muazzez kutlama gününde birlikteyiz.
Tabi biz hocamızı
hangi yönüyle, hangi özelliğiyle anlatmaya kalkışırsak
kalkışalım, ne desek eksik kalır. En güzel cümlelerle, en
güzel muhabbetlerini, onun en yakınları, büyüklerim,
kardeşlerim burada anlattılar. Ama bir cihetle anlatmak
istiyorum Hocayı. Bizim geleneksel müziğimizin en güzel
tarifini ortaya koyan, ona boyut kazandıran, ona
şahsiyetiyle muamele eden, her memleketin kendine özel o
tavır hassasiyetini gözeten, bu yolun sanatçılarını koruyan,
kollayan ve onları Türk Kültür hayatına taşımaya çalışan bir
kişiliktir Özbek hoca. Hepimizin elinden tuttu, hepimize
muhabbetle baktı. Bizi yüreklendirdi, zevklendirdi. Bir ömür
tüketti bu yolda. Allah ömrüne ömür katsın. Kendilerine
müteşekkiriz. Saygılarımla…
ALİ
GÜRLÜ
Sevgili Muzaffer, Elazığ’dan gelen konuklarımızın Mehmet
Özbek’e armağanları olacak..
Sevgili Muzaffer
Ertürk Elazığ’dan gelen konuklarımız var aramızda. Vali
Beyin selamlarıyla birlikte gelmişler. Plaket töreni anında
onları sizlere takdim edeceğim ve Mehmet Özbek’e armağanları
olacak gelen değerli dostlarımızın. Elazığlı misafirler bu
armağanları verirken seni de aralarından görmek istiyorlar.
Evet, türkülerle
yolculuğumuz devam edecek ama biraz önce Kerküklü bir
kardeşimiz bana yazdığı iki dörtlüğü verdi ve okumamı rica
etti.
Teki gider tek kalır
Beg olan hep beg kalır
Mehmet Özbek’in sesi
Her zaman örnek kalır.
Abdurrahman Kızılay
için, rahmetli ağabeyimiz için de bir dörtlüğü var.
Yaşıyandı
Her canlı yaşıyandı
Ardınca ağlamaktan
Göz yandı yaşı yandı
Rahim Kasapoğlu’na
teşekkür ediyoruz.
Efendim yine Mehmet
Özbek’in çok candan bir arkadaşı Mimar Sinan Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Kerküklü, benim de çok can dostum, halk
müziği sevdalısı Prof. Dr. Suphi Saatçi beyefendiyi kürsüye
davet ediyorum.
PROF. DR. SUPHİ SAATÇİ
Özbek’in bir başka özelliği de bu toprağın sesi olmasıdır
Sayın Valim, sayın
Belediye Başkanım, sayın Başsavcım, sayın Komutanım. Çok
değerli sanatçı arkadaşlarımız, çok değerli bilim adamları
ve çok değerli Şanlıurfalılar. Biliyorsunuz ben de Türkmen
kökenliyim. Dayı-yeğen sayılırız. Aramızda akrabalık var.
Bunun hikâyesini herkes bilir mi bilmiyorum ama Nasrettin
Hoca’nın dediği gibi bilen bilmeyene anlatsın. Bir kere daha
arz etmek isterim. Neden Kerküklüler ile Urfalılar dayı
yeğen olmuşlar.
Kerkük’te salgın bir
hastalık baş göstermiş, milleti kırmış geçirmiş. Uzun süre
araştırmışlar demişler ki: Urfa’da bir hekim var onu
getirirsek bu hastalığın önünü alır. Bir heyet gitmiş
Urfa’ya ve Urfa’nın bu değerli hekimini istemişler. Tabii
Urfalılar uyanık, saf değiller. Demişler ki biz bu hekimi
size verelim ama ya sonra geri göndermezseniz. Kerküklüler
yemin etmişler, biz getiririz demişler ama Urfalıları
inandıramamışlar. “40 tane genci rehin bırakırsanız hekimi
size veririz, geri getirdiğinizde de gençleri alırsınız.”
demişler Urfalılar. Bu durumda çaresiz kalan Kerküklüler
kabul etmişler ve Kerkük’e dönüp 40 genci rehin olarak
Urfa’ya getirmişler ve hekimi alıp Kerkük’e götürmüşler.
Hekim baş gösteren hastalığı tedavi etmiş ve böylece
Kerküklüleri tehlikeden kurtarmış. Fakat Kerküklüler bu
hastalık tekrar ortaya çıkarsa ne yaparız diye endişeye
düşüp hekimi göndermemişler. “Bizde genç çok. Gençlerimiz
feda olsun Urfa’ya” demişler Urfalılarda hekim gelmeyince o
gençlere el koymuşlar. Böylece Urfa’da kalan bizim Kerküklü
gençler Urfalı kızlarla evlenmişler, çocukları Urfalıların
yeğeni, Urfalılarda çocukların dayısı olmuş.
Fakat biz sayın Özbek
ile tanışırken bana dediler ki hayır dayı Kerküklüler biz
yeğeniz. Aramızda kavga çıktı. Sonra bizim vakıf başkanımız
İzzettin Kerkük ağabeyimiz dedi ki: “Mütareke ilan edelim.
Bir mecliste oturduğumuz zaman en yaşlı kimse o dayı olsun”.
Bu teklif ile anlaşmamız sözlü olarak kabul edildi. Evet,
Kerkük ile Urfa arasındaki dayı yeğen meselesi de böylece
kapanmış oldu.
Şimdi herkes sayın
Özbek’e sahip çıkıyor. Özbek Türkmenlerin de sevgilisi,
sadece Urfa’nın değil. Hatta bütün Türkiye’nin. Farkında
olmasalar da Türkiye’mizin böylesine bir değere sahip olması
gerçekten çok büyük bir şans. Biz de yıllar önce, 40 yıla
yakın bir süre önce öğrenci iken tanıştık. Hazırladığı
resitali için gece saat üçlere kadar beraber afişler
yapıştırdık duvarlara. O zaman delikanlı çağımızdı. Bu arada
köprü kapandı (ikiye ayrıldı), biz bir tarafta o öbür
tarafta, kaldırımlarda uyumak zorunda kaldık. İşte böyle acı
tatlı birçok anımız oldu.
Türkmenli
televizyonuna teşekkür ediyorum. Bu programı Türkmenlere de
ulaştırıyor. Değerli dostlar, türkü aslında bir medeniyetin
sembolüdür. Türkü bizim kimliğimizdir, tarihimizdir, dünya
görüşümüzdür. Bunu maalesef herkes bir eğlence vesilesi
olarak kabul ediyor. Veya içki meclislerinin bir mezesi gibi
görüyor. Fakat Özbek bunu öyle ele almadı. Biz Özbek ile
tanıştıktan sonra doğrularla yanlışları öğrenmiş olduk,
kendisi bu konuda çok mücadele etti. Sayın Özbek’e belki
çok kırılan olmuştur, fakat o, yanlışı kabul etmemiş, taviz
vermemiştir. Saygın bir duruş sergilemiştir. Özbek’in en
güçlü tarafı bana kalırsa budur. Bu türkü formunu, halk
musikimizi medeniyetimizin bir ürünü olarak kabul etmiştir.
Bizim bu coğrafyada varlık sebebimizin bu olduğunu, bu
coğrafyada yaşayanları ancak bunun birleştireceğini ortaya
koymuştur. Bugün bir yerde bir kavga varsa, bir türkü
söyleyin hemen herkes kavgayı bırakır, birbirleriyle
kaynaşırlar. Türkü bizi birleştiren bir harç gibidir.
Meşhur Alman şairi
vardır, çok severim ben onu. Çok güzel bir sözü de vardır.
Diyor ki:“insanın en büyük sermayesi şahsiyetidir”. İşte
Mehmet Özbek bunun canlı örneği. Özbek’in bir başka özelliği
de bu toprağın sesi olmasıdır. Dışarıdan müzikolog
getirerek bize çeki düzen vermeye çalışanlar sonuç
alamadılar. Bu ülkenin kültürünü bilenler ancak bu işin
yorumunu, analizini yaparak çözüm bulabilirler. Urfa’nın
musiki geleneğini bilmeyen bir kişi, Urfa musikisini
anlatamaz.
İnşallah bu topraklar
kendi değerlerine daha fazla sahip çıkar ileriki yıllarda
yeniden buluşuruz diye temenni ediyorum.
ALİ
GÜRLÜ
Çekemedim Akça Gız’ın göçünü..
Evet, Suphi Saatçi son
konuşmacımızdı. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz efendim
Mehmet Özbek prova için geldiğinde bu güzel salona, beni
çağırdı. Aliciğim bir türküde sen oku dedi. Mehmet’im dedim
benim bu akşam görevim çok farklı. Bu bölümü izin verirsen
Nida Tüfekçi hocamızı rahmetle yâd ederek onun bana
verdiğini geçelim. Akça Gızın göçünü çekmeye gidiyoruz güney
illerimize
Çok seveceğiniz,
sevdiğimiz bir sanatçı arkadaşımız geliyor şimdi. Kültür ve
Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğu sanatçısı
sizlerle buluşmak için, Mehmet Özbek için burada. Alkışlarla
geliyor. Sevgili Çiğdem Gürdal geliyor.
ÇİĞDEM GÜRDAL
Müzik adına insanlık adına söylediğiniz her şeyi dikkatlice
dinliyorum..
Çok teşekkür ediyorum.
Normalde bu tür konserlere çıktığımda ilk şarkıdan sonra
titremem tamamen gider ve sizler gibi saygıdeğer
misafirlerin gözlerine baktığım zaman heyecanımı unuturdum.
Fakat üçüncü şarkının sonuna kadar bu gün titrememe mani
olamadım. Gerçekten bugün çok heyecanlandım. Bunu
samimiyetle itiraf edeyim. Çünkü biraz önce Kubilay
ağabeyimin de söylediği gibi o kadar büyük bir jürinin
karşısında şarkı okuyorum ki jüri başkanımız sayın hocam.
Saygıdeğer hocam Mehmet Özbek’in bu güzel, bu özel gecesinde
sizlerle birlikte olmak benim için büyük bir gurur ve
heyecan verici bir olay. Sağolun varolun.
Vaktinizi alıyorum ama
kısacık bir cümle daha söylemek istiyorum hocam. Hani bazı
büyüklerimiz vardır. Ağzından çıkacak her kelimeyi
sabırsızlıkla beklersiniz ki ondan bir şey alsınız. Siz
benim için gerçekten öylesiniz. Müzik adına insanlık adına
söylediğiniz her şeyi dikkatlice dinliyorum ve daha uzun
yıllar dinlemeye devam edeceğim.
ALİ
GÜRLÜ
İrfan Gürdal ve Cem Gürdal’ı alkışlıyoruz.
Sevgili Çiğdem’e
teşekkürler. Gerçekten söyledikleri çok doğru ve katılmamak
mümkün değil. Bu muhteşem gece yıllarca anılarda yaşayacak
ve daha nice geceler. Yaşanacak bu salonda. Çiğdem Gürdal
gider, iki Gürdal gelir, iki kardeş Gürdal gelir, ilki yine
Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müzik ve Dans
Topluluğu Sanat Yönetmeni, ikinci Gürdal ise aynı topluluğun
Sanatçısı. İki kardeş Türk dünyasının müziğini ve dansını
tanıtma konusunda büyük gayret gösteriyor ve bu çabalarını
da uluslararası platformlara sergiliyorlar. Yolları açık ve
aydınlık olsun diyoruz. İrfan Gürdal ve Cem Gürdal’ı
alkışlıyoruz.
İRFAN GÜRDAL
Bunlar türküdür evlat yere düşmemeli…
Çok saygı değer hocamı
1985 yılında Türkistanlı bir müzisyen ağabeyim Sabir Karger
ile yaptığımız bir amatör çalışma sırasında tanışmıştım.
Daha sonra hocamın rehberliğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı
Türk Halk Müziği Korosu’nda çalışmak kısmet oldu. On üç yıl
kadar da birlikte çalıştık. Çok şey öğrendik. Bir gün prova
esnasında bir nota kâğıdı yere düşmüştü. Hocamız geldi,
kendisi kaldırdı sehpaya koydu:“bunlar türküdür evlat yere
düşmemeli” dedi. Türküye saygıyı öğrendik, türküye saygı
duyan sanatçının saygın olacağın, öğrendik. Öğrenmeye devam
edeceğiz. İzinizde olmaktan büyük mutluluk ve şeref
duyuyoruz hocam. Divan edebiyatına özellikle Fuzuli’ye olan
ilgisini bildiğimiz için izin verirseniz Azerbaycan’dan bir
Fuzuli Gazeli okumak istiyorum.
CEM
GÜRDAL
Akademik anlamda da hocamı örnek alarak çalışıyorum..
Efendim bir iki
kelamda bana düşüyor herhalde. Ben müzikle Ordu’da
tanışmıştım. İlkokul, Ortaokul çağlarımdan beri uğraşıyorum
sanırım. Hocamla da aynı yolu izliyoruz. Allah onun ulaştığı
yerin yüzde beşini yüzde onunu bana nasip ederse çok mutlu
hissedeceğim kendimi. Bende Halkbilimi Eğitimi ile başladım
hocam gibi. Akademik anlamda da hocamı örnek alarak
çalışıyorum. Ankara’ya geldiğim yıllarda Türk Halk Müziği
Korosu kurulmuştu, İrfan bey o koroda sanatçıydı ve ben
sadece ziyaretler için gittiğimde hocamızın bakışlarındaki
sevecenliği unutamıyorum. Gerçekten bütün sanatçı
arkadaşlarımın dile getirdikleri gibi bu yol o gözlerle, o
bakışlarla bize açıldı. Sadece o bakışla başarılı
olabileceğimiz mesajını vermişti. Çok teşekkür ediyorum.
Allah uzun ömürler versin, bahtınızı açık etsin hocam.
ALİ
GÜRLÜ
TRT’nin genç şefi işte Zafer Gündoğdu..
Evet, İrfan Gürdal ve
Cem Gürdal’a teşekkür ediyoruz ve başarılarının devamını
diliyoruz. Konserimizin sonuna yaklaşıyoruz. Hatırlıyorum.
Ona yıllardır hep “genç” derim de o: “Ali ağabey gençlik mi
kaldı” der. Hayır, sen öyle başladın öyle gideceksin.
Gencecik bir fidandı TRT İstanbul Radyosunun kapısından
girdiğinde, ama sazını yenmiş, türkülere sevdalı hızla
yürüdü. Sesi müstesna güzel, sazı da gerçekten öyle. Onun
yanı sıra çok önemli bir misyonu vardı: Koro şefliği. Çok
güzel etkinliklerde, resmi-özel günlerde her zaman aranırdı.
Her zaman görevini başarıyla yaptı. Onu uzun uzun
anlatmayacağım bizim Fikret Dikmen’in bir dörtlüğüyle
çağıracağım huzurlarınıza efendim.
Türküler deryasını
genç yaşında boyladı
İnsanları çok sevdi
daim yardım eyledi.
Nice koro yönetti nice
çaldı söyledi.
TRT’nin genç şefi işte
Zafer Gündoğdu
ZAFER GÜNDOĞDU
Hocama çok şeyler borçluyum..
Sevgili Urfalılar,
bugün alkışlarınızı az mı duyuyorum ne. Mehmet Özbek’in
gecesi bu kadar alkışla olmamalı.
Sayın Valim, sayın
Belediye Başkanım protokolün değerli üyeleri sayın
hocalarım, değerli hocam Yücel Paşmakçı, saygı değer
Urfalılar, hanımefendiler, beyefendiler hepinizi saygı ile
selamlıyorum.
Gerçekten sanatçı
arkadaşlarımızın söylediği gibi buraya çıkınca insan bir
sınav duygusuyla karşı karşıya kalıyor. Bende o duyguyu
yaşıyorum bir kez daha. Çünkü 1975-1976 yıllarına gittim.
Hocamın benim hayatımda ne kadar önemli bir yeri olduğunu
anlatmama izin verirseniz öncelikle şunu demek isterim ki
işin ilk alfabesini öğrenmem hocamın önderliğinde başladı.
Sevgili hocam Yücel Paşmakçı ile birlikte ben 1981 yılında
yine onların jüri üyesi olduğu bir sınavla TRT’ye girdim.
Sazımı profesyonelce ilk defa kalıcı bir albümde, hocamın
albümünde ona eşlik ederek çaldım. Ne mutlu bana ki o şerefe
nail oldum. Ben büyük bir toplukta, ilk kez hocamın Şan
Tiyatrosu’ndaki o unutulmaz resitalinde ona eşlik ederken
bulundum. Şeflik sınavına da hocamın bizlere açtığı yolu
örnek alarak girdim. Şuan TRT’de benim dönemimdeki
arkadaşlarımızın çok şey borçlu oldukları gibi bende hocama
çok şeyler borçluyum. Hocamın önünde bir kez daha saygıyla
eğiliyorum. Her zaman çok saydım, değerli hocam da benden
daima sevgisini esirgemedi. Bu 35-36 yıllık süre zarfında bu
sevgi, bu saygı hiç değişmedi. O bizim hocamız, ağabeyimiz,
önderimiz olarak bize her zaman destek oldu. Hocama sonsuz
şükranlarımız vardır.
Değerli dostlar hocam
için Urfa Belediyemizin hazırladığı bir albüm hediye edildi.
sayın Belediye Başkanımız o albümün kitapçığında kısa bir
yazı yazmış. Şehirlerin, ulusların varoluşunda müziğin ve
sanatın ne kadar önemli olduğunu ifade etmişler.
Evet, Urfa için Mehmet
Özbek çok önemli ama Mehmet Özbek sadece Urfa için değil
bütün Türkiye için önemlidir. Bugün verilen ödül bence
Türkiye’nin sayın Mehmet Özbek’e verdiği bir ödüldür. O
yalnız Urfa’nın değil, o Azerbaycan’ın, Kerkük’ün,
Rumeli’nin bütün bu Anadolu coğrafyasının türkülerini
derledi. Bizlere sundu. Sayın hocama gerçekten ne kadar
teşekkür etsek azdır.
ALİ
GÜRLÜ
Gülşen Kutlu geliyor huzurlarınıza..
Zafer Gündoğdu’yu
alkışlarla uğurluyoruz. Her zaman varol, yolun açık olsun.
Sana da aynı duygularla sesleniyoruz.
Bozlakların, Orta
Anadolu Türklerinin usta yorumcusu, hanımefendiliği ve
sanatçı kimliği ile gönlümüzdeki sanatçı Gülşen Kutlu
geliyor huzurlarınıza…
GÜLŞEN KUTLU
Mehmet Özbek ve Yücel Paşmakçı hocalarımın bulundukları bir
jüride ben radyo sınavını kazandım.
Urfa’da olmaktan,
saygıdeğer hocamın 50. Sanat yılı kutlaması gecesinde
olmaktan son derece mutluyum, onurluyum, gururluyum ve
heyecanlıyım. Benim ve arkadaşlarımın heyecanı saygıdeğer
hocamın doğduğu, havasını soluduğu, toprak kokan türkülerini
söylediği bu güzel memlekette olmamdandır. Böyle güzel bir
gecenin düzenlemesi, her türlü takdirin üzerindedir. Bu
nedenle sayın Belediye Başkanımıza ne kadar teşekkür etsek
azdır. Ali Gürlü ağabeyimin dediği gibi sayın Mehmet Özbek
ve Yücel Paşmakçı hocalarımın bulundukları bir jüride ben
radyo sınavını kazandım. 25 sene hizmet ettikten sonra
emekli oldum ama hala onların karşısında öğrenci gibi
titriyorum. Hocam Allah size sağlıklı ve uzun ömürler
versin. O güzel sesinizi, avazınızı yıllarca dinleyelim
inşallah.
ALİ
GÜRLÜ
Aysun Gültekin’i alkışlıyoruz..
Evet, Gülşen Kutulu’yu
da alkışlarla uğurluyoruz. Teşekkür ediyoruz. Yüreğine,
sesine sağlık. Hepimiz biliyoruz ki 11 Nisan tarihi
Şanlıurfa için çok önemli bir gün. 11 Nisan Şanlıurfa’nın
kurtuluş günü. Ancak bizler Şanlıurfa’da olamayacağız. 11
Nisanda Mehmet Özbek bir başka ödül alacak. Bu güzelliği
yaşamak ve onun yanında olmak istiyoruz. Ama gerek Şanlıurfa
valimiz sayın Nuri Okutan, gerekse Belediye Başkanımız Dr.
Ahmet Eşref Fakıbaba, gayretleri ile Şanlıurfalılarla
birlikte bu yıl ki kurtuluş gününü gerçek anlamda coşku dolu
bir törenle kutlayacaktırlar.
Son solistimiz geliyor
şimdi huzurlarınıza. Onu da uzun uzun cümlelerle
anlatmayacağım. Yüreğini türkülere sarmış sarmalamış
yoğurmuş. Gerçek anlamda bir sanatçı. Geriye bir tek
alkışlamak kalıyor. Aysun Gültekin’i alkışlıyoruz
AYSUN GÜLTEKİN
Evet, hocam, sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Çok teşekkür ediyorum
öncelikle en içten saygı ve sevgilerimle sizleri
selamlıyorum. Aysun Gültekin için en zor şey konuşmak. Güzel
konuşmayı hiçbir zaman beceremedim. Bu akşam bende çok
heyecanlıyım.
1981 yılında, 18
yaşımda Erzurum Radyosu’nda babamın arzusuyla sınava girdim.
Babam istemişti sanatçı olmamı. Jüride çok saygıdeğer hocam
Mehmet Özbek, yine şeker, canım hocam Yücel Paşmakçı vardı.
Sınavı kazanmıştım. O tarihten bu güne 29 yılı geride
bıraktık. Çok şanslıydık önümüzde güzel örnekler vardı.
Evet, hocam, sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Böyle
büyük değerleri yaşarken onurlandırmak çok doğru bir
davranış. Sayın Valim, sayın Belediye Başkanım sizlere
sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
ALİ
GÜRLÜ
“Kendi türkülerini okumayan milletlere yabancılar kendi
türkülerini okuttururlar”
Aysun Gültekin’e
teşekkür ediyoruz. Efendim hazırlayıp sunduğum bir
programda, canlı yayında Aysun Gültekin’le birlikteydik. O
akşam türkülerini okurken bülbüldü sanki. Konuşmalarıyla da
öyleydi. Bir ara Erzurumlu olması münasebetiyle “kadayıf
dolmasını tarif eder misin” dedim Aysun’a. Aysun: “abi
hamuru alırız oklavayı da alırız”. Gerisi yok. Aysun hamur
açıyor ben de dinleyicilere izah etmek zorunda kaldım. Dedim
ki şuanda televizyon çekimi olsaydı Aysun Gültekin’in ne
yaptığını görürdünüz… Diline yüreğine sağlık Aysun Gültekin..
Mehmet Özbek’in
“Türkülerin dili” adlı kitabında çok önemli sözler var.
Kısaca özetleyeceğim. Bir cümlesi dikkate değer: “Kendi
türkülerini okumayan milletlere yabancılar kendi türkülerini
okuttururlar” demiş. Ve devam etmiş: “Gerçek halk müziği
sanatçısına gelince: Engin ruhunu kendine özgü zekâsıyla
birleştirerek, geçmişin musiki anlayışı ve zevkine sadık
kalarak, günün ihtiyaç ve zevklerini de anlamak ve onu göz
önünde tutarak eskiyi yeniye katmasını bilmiş ve bunu
başararak içinde yaşadığımız musiki âleminin bir kutbu
haline tam manasıyla erişmiş olandır gerçek sanatçı. Onun
her gün yeni bir cephesine yeni bir meziyetine şahit oluruz.
Gerisi yalandır.” demiş.
Gönüllere girebilmek
zor sevgili dostlar. Önemli olan, asıl zor olan, orada
kalabilmek. Evet, başta dediğimiz gibi Mezapotamya’nın en
eski yerleşim merkezlerinden Peygamberler şehri
Şanlıurfa’mızın bize armağanı sevgili Mehmet Özbek bunlardan
biridir. Evet, buyurunuz sevgili Özbek…
MEHMET ÖZBEK
Biz
sanatçılar aslında çok şanslı insanlarızdır..
Efendim bu kadar güzel
geçen bir gecenin sonunda, belki de layık olmadığım
iltifatları aldığım bu gecede, benim de hiç olmazsa birkaç
cümle sarf etmem gerekti.
Biz sanatçılar aslında
çok şanslı insanlarızdır. Her şeyden önce kabahatimiz olsa
bile bizi daima alkışlayan, seven, bağrına basan vefakâr
dinleyicilerimiz vardır. Ben kendimi daha da şanslı
hissediyorum. Beni çok iyi yetiştirmeye gayret gösteren bir
ailem, yetişmem sırasında her türlü bilgiyi aktarmada büyük
gayret gösteren hocalarım, meslek hayatına atıldığımda o
meslekte bana önder olan ve şimdi birini rahmetle, birini
şükranla anmam gereken iki hocam oldu. Biri rahmetli Nida
Tüfekçi, diğeri şu anda salonumuzu teşrif etmiş bulunan
sayın Yüce Paşmakçı… Sonra, radyo, televizyonda program
yaptığımız; Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Korolarıyla
gerek yurt içi gerekse yurtdışında konserler verdiğimiz
dönemlerde, canla başla çalışarak başarılı olmamı sağlayan
sanatçı arkadaşlarım oldu. Bir komutanının hücum emrini
bekleyen ordu gibi gözlerimin içine bakarak başlama
işaretini bekleyen arkadaşlarıma buradan ne kadar sevgi,
saygı ve teşekkürlerimi sunsam azdır.
Sayın Başkanım, biz
sanatçılar olarak ömrümüz boyunca çokça ödül alırız. Ama bu
akşamki çok farklı. Özellikle Urfa halk müziği başta olmak
üzere Türk Halk müziğine hizmetten dolayı bana göstermiş
olduğunuz bu teveccüh, bu onur ve bu ödül; hazırlamış
olduğunuz bu gece, aslında benim değil, az önce adlarını
saydığım ve minnettar kaldığım babam, ailem, hocalarım ve
sanatçı arkadaşlarımın hakkıdır. Onlara sunulan bir armağan
olarak kabul ediyorum. Ben sadece aracıyım.
Bugüne kadar
Urfalıları üzmemek ve utandırmamak için gayret gösterdim. Bu
münasebetle Urfalı hemşerilerimin de gönüllerinde yerim
olduğunu biliyorum. Bütün mesele insanları sevmek, doğduğu
toprağı sevmek ve oraya hizmet edebilmek aşkını taşımaktır.
Ben meslek hayatına bu
ilke ve bu düsturla başladım, Arkadaşlarıma, sanatçı
arkadaşlarıma, evlatlarıma ve öğrencilerime de bu ilkeleri
aşılamaya gayret gösterdim. Bu gün görüyorum ki o gövdelere
yaptığımız aşılar tutmuş. Gördünüz… Her biri bana ve topluma
saygı göstermekte yarışan, son derece zengin ve asil
repertuarla sizlerin huzurlarına gelen ve son derece soylu
bir şekilde bunu icra eden sanatçıları izlediniz. Sevgili
hemşerilerim. Meslek hayatım boyunca sizlere layık olan en
değerli şeyleri huzurlarınıza getirmeye çalışmışımdır.
Efendim ben
üniversiteye okurken aynı zamanda İstanbul Belediyesi
Konservatuarı Türk Müziği Nazariyatı bölümüne de devam
ediyordum. Derken ikinci sınıfta radyo sınavlarını kazanmış,
İstanbul radyosuna stajyer sanatçı olarak alınmıştım.
Ailemizce bunun hoş karşılanmayacağı, “biz seni okuyasın
diye gönderdik, türkücü olasın diye değil” derler
düşüncesiyle bunu bir yıl ailemden gizledim.
Bir koltukta üçkarpuz
taşıdığımdan dolayı kendimi hazırlıklı hissetmiyor,
sınavlara girmeye cesaret edemiyordum. Bu nedenle
mezuniyetimi geciktirdim. Nerdeyse kaydım siliniyordu. İşte
şimdi salonda bulunan Kemal Eraslan hocamı bir gün ziyaret
ettiğimde “yahu Mehmet gel şu sınava gir de mezun ol artık”
dediğinde, bende:“hocam şu Çağatay Türkçesinde biraz
zayıfım, çalışmam lazım.” diye karşılık verdiğimde:“Gel ben
sana yardım edeyim” diyerek beni yüreklendirdi. Odasında
hocamın kendi elleriyle hazırladığı çayları yudumlarken hem
çalıştık, hem sohbet ettik.
Sonra Saadettin Buluç
hocamız vardı. Bana doktora yapmamı teklif etti. Rahmetli
hocam Vanlıydı. Allah rahmet eylesin.“Özbek oğlum bizim
fakültede hem halk edebiyatını hem de müziğini bilen kimse
yok. Yarın Halk edebiyatı kürsüsü kurulursa sen bu işe
biçilmiş kaftan olursun. Gel sen kürsümde doktora
yap.”deyince “peki hocam” dedim ve başladım. 1977 yılında
yabancı dil sınavını verdim. Ertesi yıl yeterlilik sınavını
verdim. Sıra tez hazırlamaya geldi, tezi de hazırladım, ama
o sıralar televizyonda yaptığım programlar nedeniyle yoğun
çalışmam tezimi bitirip teslim etmeme müsaade etmedi. Derken
Ankara’ya, TRT müzik Dairesi Türk Halk Müziği ve Oyunları
Müdürü olarak tayin oldum. Orada büyük gayretler göstermek
mecburiyetindeydim. Sayın Paşmakçı hocam o görevden
ayrıldıktan sonra TRT bünyesinde halk müziğimiz tahrip
olmuş, halk müziğimizin ana kaynağı olan mahalli sanatçılar,
âşıklar radyolara sokulmaz olmuş; halk müziğimizde çok
önemli yeri olan deyişler “alevi işi” diyerek repetuvardan
çıkarılmış; mahalli sanatçıların, âşıkların, yöre
sanatçılarının bantları silinmiş; çöplere atılmış,
arşivlerden kaldırılmış. Gece gündüz arkadaşlarımla bir yıl
arşivde çalışarak yeniden düzenlemeye başladık. Derken
doktora çalışması yine uzadı. 1986 yılında sevgili Osman
Doğan ağabeyimin bir gün “Yahu Memed Kültür Bakanlığı Klasik
Türk Müziği Korosu var da Halk Müziği Korosu niye yok. Gel
böyle bir koro kurma girişiminde bulunalım” fikrini ortaya
attı. Ve engellemelerden dolayı, uzun bir kuruluş süreci
sonunda onun gayretiyle Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Halk
Müziği Korosu’nu kurduk. Koro kurulmuş, orada yeni şeyler
yapmamız için çok çalışmamız lazım derken biz doktora
çalışmasını yine bir tarafa bıraktık. Yılların böyle geçtiği
bir gün arkadaşım Prof. Dr. Osman Sertkaya’nın da az önce
belirttiği gibi başkanı olduğu Türkiyat Enstitüsü’nde
kendisini ziyarete gittiğimde: “Özbek şu tezi hazırla her an
bir af çıkabilir” dediğini hatırlıyorum. Ve nihayet sevgili
Osman Sertkaya’nın da anlattığı şekilde doktoramı tamamladım
ve yıllar sonra edebiyat doktoru ünvanını aldım.
Sayın Başkanım, sayın
Valim, her şey için çok çok teşekkür ediyorum. Bugüne kadar
gayretle doğru ve güzel şeyler yapmaya çalıştım, ama siz bu
ödülü, bu muhteşem geceyi lutf etmekle bana daha büyük
sorumluluk yüklediniz. Bugüne kadar yaptığım hizmetleri daha
yükseklere, daha geniş boyutlara taşımak için daha çok
çalışma yolu görünüyor bana demek ki. Ayrıca gecenin ilk
saatlerinden beri burada çok değerli sanatçılara eşlik eden
ve oturmadan üç saati geçen bir süredir ayakta duran
Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu şefi sayın Halil
Altıngöz’e çok teşekkür ediyorum, lütfen alkışlayalım.
Asaf’ın miktarı
bilinmez Süleyman olmayan
Bilmen insan kadrini
âlemde insan olmayan
Zülfüne dil vermeyen
bilmez gönül ahvalini
Anlamaz hal-ı perişanı
perişan olmayan
Rızkına kani’ olan
gerduna minnet eylemez
Âlemin Sultanıdır
muhtac-ı sultan olmayan
İtiraz eylerse bir
nadan Ziya hamuş olur
Çünkü bilmez kadr-i
güftarın suhandan olmayan
MEHMET ÖZBEK
Sevgili Elazığlı hemşerilerim, kabul buyurursanız bende
sizler için bir tecnis okuyacağım..
Efendim meslek hayatım
boyunca gönlümde farklı yerleri bulunan, özel olarak hizmet
ettiğim birkaç il vardır. Bunlardan biri de Harput’tur. Her
ne kadar “Elazığ” derlerse de Harput adını daha köklü, daha
tarihi, daha samimi buluyorum. Elazığ’dan kalkıp gecemizi
teşrif eden değerli dostlarımız var aramızda. Bu güzel
geceye şeref verdiler. Teşriflerini sayın başkanımızla
paylaştığımızda “onur duyarız” buyurdular. Tabii böyle bir
güzelliği sunmayı düşünen, Elazığ’dan gelerek gecemizi
şereflendirme zarafetini gösteren; Elazığ Valimiz sayın
Muammer Erol’un selam ve tebriklerini bize ileten, Elazığ
Kültür ve Turizm Müdürü sayın Tahsin Öztürk’e, Elazığ Musiki
Cemiyeti başkanı sayın Mehmet Kemal Perk’e, Manas
Yayıncılık’ın genel koordinatörü sayın Şener Bulut’a en
içten teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sevgili Muzaffer o
güzel sesiyle bir cemile olsun diyerek Urfa türkülerini
okudu. O ne güzel çağlayan gibi bir ses. Hani çocuklar el
becerileri gelişsin diye hamurla oynar, çeşitli heykelcikler
yaparlar ya, Muzaffer de seslerle öyle oynuyor, her
seferinde yeni bir güzellik koyuyor ortaya. Sevgili Elazığlı
hemşerilerim, kabul buyurursanız bende sizler için bir
tecnis okuyacağım.
TAHSİN ÖZTÜRK
Mehmet Özbek hocamızın bizim için de ayrı bir değeri vardır.
Efendim Muzaffer
Ertürk beyefendi bizlere Mehmet Özbek’in 50. Sanat yılı
münasebetiyle Şanlıurfa’da bir tören düzenleneceğini haber
verince arkadaşlarımızla bir durum değerlendirmesi yaptıktan
sonra sayın valimizi ziyaret ettiğimizde:“Bir heyet
oluşturun ve bu törene katılın” talimatını aldık.
Mehmet Özbek hocamızın
bizim için de ayrı bir değeri vardır. Biliyorsunuz şehirler
fiziki mekânlarıyla, tarihi, coğrafi güzellikleriyle elbette
ki değerlidirler. Ancak onlara ışık veren sanatçılardır.
Değerli hocamız sadece Urfa’ya değil bütün Türkiye’ye, Türk
dünyasına ışık veren sanatçıdır, araştırmacıdır. Hocamız
Türk Kültürünü bir ışık, kendisini de bir pervane olarak
adamıştır. Bizim için fevkalade önemli bir şahsiyettir. Bu
duygularımızı burada büyük bir mutlulukla ifade ediyoruz. O
aynı zamanda Elazığ’ın da evladıdır. Kerkük’ün evladıdır,
Erzurum’un evladıdır, Türkiye’nin evladıdır. Mehmet Özbek
hocamız ile gurur duyuyoruz.
ALİ
GÜRLÜ
Evet, muhteşem bir
tablo Şanlıurfa Valimiz sayın Nuri Okutan beyefendi lütfeder
misiniz? sayın valimiz tarafından sanatçılarımıza çiçek
takdimi yapılacaktır.
ÖZBEK HOCAMIZA VEDA EDİP ŞANLIURFA’DAN AYRILIYORUZ.
9 Nisan cumartesi günü
programa katılan misafirler için düzenlenen şehir gezisine
katılıyoruz. Urfalı can dostumuz Muhittin Peker Peygamberler
Şehri Şanlıurfa’yı bir günde gezip görmenin mümkün
olmadığını hatırlatmaya çalışırken, hep birlikte son
yıllarda çok başarılı bir restorasyon çalışmasıyla halkın
ziyaretine açılan Balıklıgöl’e doğru yürüyoruz. Hz.
İbrahim’in doğduğu, Hz. Eyyüp’ün yaşadığı bu kadim
şehrimizde geçirdiğimiz o birkaç saatlik zaman içersinde
içimize dolan manevi huzurun mutluluğu ile Türk’ün Türkü
Çırası Mehmet Özbek Hocamıza, Şanlıurfa Belediyesi Kültür
Müdürü Necmi Karadağ’a, Muzaffer Ertürk ve programa katılan
bütün sanatçılara ve can dostumuz Muhittin Peker teşekkür
edip Peygamberler Şehri Şanlıurfa’dan ayrılıyoruz.