Manas Yayınları Açılış Töreni
Tarih: 4-5-6 Mayıs 2006
Yer: Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi
Manas / Haber
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987 yılının Şubat ayında eski
Elazığ belediyesinin doğu cephesine bakan, Kilis Kebap
Evi’nin de bulunduğu dar sokakta 30 metrekarelik bir kitap
satış bürosunu Elazığ okuyucusunun hizmetine sunmuştu.
Bu kitap evi için düzenlenen mütevazı açılış törenini o
günlerin heyecanını yaşayan pek çok insan hatırlayacaktır…
Dönemin valisi Saim Çotur, Belediye Başkanı Prof. Dr.
Mustafa Temizer, 8. Kolordu Komutanı Korgeneral İsmail Hakkı
Karadayı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Aytuğ İzat, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif
Çağlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri
Merkez Müdürü Doğan Yılmazkaya, Elazığ Kültür ve Turizm
Müdürü Bünyamin Köhle ve çok sayıda insanımız bu açılışa
katılmış, Elazığ Musiki Konservatuvarı Derneğimizin Halk
Oyunları topluluğu tarafından sergilenen oyunlar izlendikten
sonra da açılış kordelası kesilmişti..
O yıl (1987) tam seksen iki bin kitap Elazığlı okuyucular
tarafından satın alındı. Sonraki yıllarda da bu ilgi 1995
yılına kadar yükselerek devam etti. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Elazığ Kitap Satış Mağazası’nın sekiz yıllık kitap
satış ortalaması yetmiş bin olmuştur. Bu satış rakamlarına
göre Elazığ yıllık satış ortalaması bakımından Ankara ve
İstanbul’dan sonra üçüncü il olarak büyük bir başarıya
ulaşmıştır.
Bu kitap evinde sadece kitap satılmadı. Okuyucuların büyük
bir heyecanla katıldıkları imza günleri, sergiler,
söyleşiler, toplantılar da yapıldı. Yediden yetmişe her
yaştaki okuyucu, adeta bir “Kültür Evi” gibi faaliyet
gösteren bu kitap mağazasının faaliyetlerini sürekli
destekledi. Bugün Türk Dünyasının en kapsamlı edebiyat
etkinliği olarak kabul edilen Hazar Şiir Akşamları burada
başlatıldı.(1992) Ahmet Kabaklı’dan Bahaatin Karakoç’a,
Beşir Ayvazoğlu’na, Prof. Dr. Sadık Tural’dan Ali Akbaş’a,
Nebi Hazri’ye kadar Türk kültür ve sanat dünyasının birçok
önemli şahsiyeti burada şekillendirilen faaliyetlere
katıldı.
Gün oldu Bingöl’de, gün oldu Tunceli’de, gün oldu Adana’da,
Diyarbakır’da, Kaban’da, Alacakaya’da, Baskil’de, Ağın’da,
Sivrice’de kitap sergileri açıldı. 1993 yılında
gerçekleştirilen Elazığ 1. Kitap Kültür ve Sanat Fuarı yine
bu yuvada bir araya gelen yüzlerce gönüllü ile başarılmıştı.
Elazığ’da Yeni Bir Kültür Hareketi Başlıyor…
İşte Doğu Anadolu’muzun güzel şehri Elazığ’da faaliyete
başlayan Manas Yayıncılık yirmi yıllık bir birikimin
sonucunda ortaya çıkan bir kültür hareketidir. 2005 yılında
kuruldu ve bir yıl devam eden bir hazırlık süresinden sonra
4–5–6 Mayıs 2006 tarihlerinde 12 eserin basımını
gerçekleştirerek yayın dünyasına merhaba dedi.
Anadolu’muzun çeşitli imkânsızlıklarla kuşatılmış
Elazığ’ımızda bu anlamlı hareket sonucu basımı
gerçekleştirilen bu eserleri okuyucuya bir şölen halinde
sunmak amacıyla 4–5–6 Mayıs 2006 tarihlerinde, Manas
Yayıncılık olarak “Manas Yayınları Açılış Töreni”ni
gerçekleştirdik. Tören çerçevesinde üç gün süren
etkinliklere Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr.
Mustafa İsen, Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği
Başkanı Anar, Avrasya Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı
şair Ali Akbaş misafir olarak katıldı. Program 4 Mayıs
Perşembe günü Protokol ziyaretleriyle başladı. Azerbaycan
Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Şair Ali Akbaş
eser sahipleri Prof. Dr. Ahmet Buran, Prof. Dr. İsmail
Görkem, Prof. Dr. Harun Güngör, Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan,
Şükrü Kacar, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, R. Mithat Yılmaz, Hadi
Önal, Lütfi Parlak, Yurdal Demirel, Reşat Gündüz ve program
sorumluları Bedrettin Keleştimur ve M. Şener Bulut toplu
halde Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Elazığ Belediye Başkanı
M. Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof: Dr.
Mehmet Hamdi Muz ve Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Suat Öztürk ziyaret edildi.
Çağdaş Azerbaycan Edebiyatı
Manas Yayıncılık’ın açılış programının ilk etkinliği Elazığ
Öğretmen Evi Salonu’nda gerçekleştirildi. Burada düzenlenen
konferansta Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı
Anar, Çağdaş Azerbaycan Edebiyatı konulu bir konuşma yaptı.
Konferansı Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Elazığ Vali
Yardımcısı Kadir Okatan ve kalabalık bir davetli grubu
izledi.
Ölümünün 20. Yılında Nimri Dede
Manas Yayınları Açılış Programı kapsamında Keban ilçesinde
Ölümünün 20. Yılında Nimri Dede adlı bir toplantı
gerçekleştirildi. Kebanlı halk ozanı Nimri Dede’nin anıldığı
program 5 Mayıs 2006 Cuma günü Saat 14:30’da Keban İlçesi
Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Keban’a gelen bilim adamları
ve yazarlar ilk olarak ilçe kaymakamlığını ziyaret edip,
Kaymakam Hüseyin Çakırtaş ile bir görüşme gerçekleştirdiler.
Bu ziyaretin ardından bilim adamları ve yazarlara Keban
Barajı gezdirildi, baraj hakkında bilgi sunuldu.
Ölümünün 20. Yılında Nimri Dede adlı toplantı Keban Kapalı
Spor Salonu’nda saat 14:30’da başladı. Programa Elazığ
milletvekili Prof. Dr. Abdulbaki Türkoğlu, Keban Kaymakamı
Hüseyin Çakırtaş, Keban Belediye Başkanı Ramazan Çelik,
Keban İlçe Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Nejdet Karaca, İlçe
Milli Eğitim Müdürü Mahmut Keskiner, Azerbaycan Cumhuriyeti
Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Şair Ali Akbaş, Fırat
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ahmet Buran, AK Parti İl Başkanı Nurettin Kılıç,
MHP İl Başkanı Faruk Erdem, Kamu-Sen İl temsilcisi Kerim
Eflatun, Elazığ Musiki Konservatuvarı Derneği başkanı Feti
Ahmet Deniz, Anadolu Alevi Bektaşi Kültürünü Tanıtma ve
Yayma Derneği Başkanı Ali Çoban, Nimri Dede’nin oğlu Naki
Dehmen, Yazar Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Fırat Üniversitesi
Öğretim Üyeleri Yrd. Doç.Dr. Enver Aras, Yrd. Doç.Dr. Davut
Kılıç, Yrd. Doç.Dr. Sami Kılıç, Yrd. Doç.Dr. Ercan Alkaya,
Arş. Gör. Süleyman Kaan Yalçın, Erciyes Üniversitesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Harun Güngör, Elazığlı yazarlar Şükrü Kacar,
Bedrettin Keleştimur, R. Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Yurdal
Demirel, Mahir Gürbüz, Nurettin Büyükbaş, Hüseyin Poyraz,
Mustafa Öz ve Keban halkı katıldı.
İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra program, açılış
konuşmalarıyla başladı. İlk konuşmayı gazeteci yazar
Bedrettin Keleştimur yaptı. Daha sonra sırasıyla Nimri
Dede’nin oğlu Naki Dehmen, Keban Belediye Başkanı Ramazan
Çelik, Keban Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş, Azerbaycan
Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar ve son olarak da
Elazığ milletvekili Prof. Dr. Abdulbaki Türkoğlu tarafından
davetlilere hitaben bir konuşma yapıldı.
Açılış konuşmalarının tamamlanmasının ardından Nimri Dede
adlı kitabı kültür dünyamıza kazandıran Fırat Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi. Prof. Dr. Ahmet
Buran, Nimri Dede’nin Hayatı Şiirleri ve Felsefesi adlı bir
konferans verdi. Yaklaşık bir saat süren konferans Keban
halkı tarafından büyük ilgi ile karşılandı.
Konuşmaların tamamlanmasından sonra Elazığ Musiki
Konservatuvarı Derneği tarafından bir konser verildi.
Mahalli sanatçı Yalçın Turhan’ın başarıyla okuduğu Harput
türküleri davetliler tarafından beğenildi. Bu konser
sonrasında da Anadolu Alevi Bektaşi Kültürünü Tanıtma ve
Yayma Derneği tarafından bir “Semah” töreni sergilendi Son
bölümünde ise Kebanlı sanatçı Abbaş Ertürk ve saz
arkadaşları birlikte Nimri Dede’nin bestelenmiş eserlerini
seslendirdikten sonra programın hazırlanmasında emeği geçen
kişi ve kuruluş temsilcilerine hazırlanan plaketlerin
takdimi yapıldı. Nimri Dede adlı eseri Türk kültürüne
kazandıran Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Buran’ın plaketi Keban
Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş tarafından verildi. Toplantı
münasebetiyle Keban’ı ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti
Yazarlar Birliği Başkanı Anar’ın plaketini Keban Belediye
Başkanı Ramazan Çelik verdi. Elazığ Musiki Konservatuvarı
Derneği başkanı Feti Ahmet Deniz’in plaketini Gazeteci-Yazar
Şükrü Kacar, Anadolu Alevi Bektaşi Kültürünü Tanıtma ve
Yayma Derneği Başkanı Ali Çoban’ın plaketini Keban İlçe
Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Nejdet Karaca tarafından
verildi.
Türk Dünyasında Din
Manas Yayınları Açılış Programı çerçevesinde 5 Mayıs Cuma
günü yapılan bir diğer faaliyet ise Türkiye ve Türk Dünyası
İktisadi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı’nın Elazığ şubesinde
gerçekleşti. Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Harun Güngör tarafından verilen “Türk Dünyasında Din” konulu
konferans vakıf üyeleri ve öğrenciler tarafından ilgi ile
takip edildi.
Elazığ’ın Kültürel Meseleleri ve Çözüm Yolları
Manas Yayınları Açılış Töreni, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen’in 6 Mayıs Cumartesi günü
Elazığ’a gelmesiyle farklı bir boyut kazanarak etkinliklerin
daha da yoğunlaşmasına neden oldu.. Günün ilk programı
Elazığ Öğretmenevi Konferans Salonun’da gerçekleşti. Kültür
ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen’in
başkanlığında yapılan Elazığ’ın Kültürel Meseleleri ve Çözüm
Yolları konulu toplantıya İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin
Öztürk ve ilgili kurum müdürlerinin dışında Elazığ’ın kültür
ve sanat hayatında aktif çalışmalarda bulunan kişi ve
kuruluşların temsilcileri katıldı. Toplantıda sanatçı ve
sivil kuruluşların temsilcileri yaşadıkları sıkıntıları
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa
İsen’e aktarıp destek istediler.
Manas Şiir Günleri
Manas Yayınları Açılış Töreni etkinlikleri 6 Mayıs Cumartesi
günü Şefik Gül Harput Evi’nde saat 14.30 gerçekleştirilen
“Manas Şiir Günleri” ile devam etti. Toplantıya Kültür ve
Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen,
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar birliği Başkanı Anar, İl
Kültür Müdürü Tahsin Öztürk katıldı. Manas Yayıncılık’ta
Elazığlı şairlerin onbeş günde bir toplanarak
gerçekleştirdikleri Manas Şiir Günleri’nin bu özel
toplantısında “Şiirimizde Harput konusu” işlendi. Şair Hadi
Önal’ın başkanlığında gerçekleştirilen toplantı şair R.
Mithat Yılmaz’ın “Şiirimizde Harput” konulu konuşması ile
başladı. Bu konuşmanın ardından şairler Harput–Elazığ konulu
şiirlerini okudu. Ali Akbaş, M. Uluğtekin Yılmaz, Hadi Önal,
Berika Küçük, Mustafa Öz, İhsan Nazik, Güldeniz Ekmen Agiş,
Hüseyin Poyraz, Gazi Özcan, Necati Demir, H. Ergün Yılmaz,
Doğan Özdal, Şükrü Kacar, Tarık Özcan, Bedrettin Keleştimur,
Zekeriyya Bican, M. Faik Güngör, Günerkan Aydoğmuş, Mehmet
Şükrü Baş, Mahir Gürbüz, Nurettin Büyükbaş, Hasan Özçam
toplantıyı şiirleri ile süslediler.
Programın sonunda Şefik Gül Kültür Evi’ni yaptırarak Elazığ
halkının hizmetine sunan İş Adamı Şefik Gül’e Kültür ve
Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen tarafından
bir plaket verildi.
Manas Yayıncılık Kitap Tanıtım Töreni
Manas Yayıncılık’ın kuruluşu münasebetiyle düzenlenen
etkinliklerin son gününde 6 Mayıs Cumartesi günü Saat
20.00’de Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde,
Basım işlemleri tamamlanan 12 kitabın tanıtım toplantısı
gerçekleştirildi. Toplantıya Elazığ Valisi Muammer Muşmal,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen,
Elazığ AK Parti Elazığ Milletvekili Prof. Dr. Abdulbaki
Türkoğlu, Fırat Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Harun Özer, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Suat
Öztürk, Elazığ Millî Eğitim Müdürü Nihat Büyükbaş, Elazığ
Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, AK Parti İl Başkanı
NurettinKılıç, DYP İl başkanı Abdullah Kızılelma, MHP İl
Başkanı Faruk Erdem, EMMAD Başkanı Oğuzhan Arslan, Türk
Ocağı Elazığ Şubesi Başkanı Dr. Ahmet Eren, Türkiye ve Türk
Dünyası İktisadi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Başkanı Doç.
Dr. Harun Özel, Elazığ Musiki Konservatuvarı Derneği Başkanı
Feti Ahmet Deniz ve kalabalık bir davetli katıldı. Eğitimci
Ömer Faruk Er tarafından yapılan başarılı takdim ile program
İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Açılış Konuşmaları
bölümünde Gazeteci-Yazar Bedrettin Keleştimur, Avrasya
Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı Şair Ali Akbaş,
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Elazığ
Milletvekili Prof. Dr. Abdulbaki Türkoğlu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen ve son olarak da
Elazığ Valisi Muammer Muşmal Manas Yayıncılık’ın hizmete
başlaması münasebetiyle kürsüye davet edildi
Açılış konuşmalarından sonra Dr. M. Naci Onur “Harput’a Dair
Kaynak Eserler” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Bu sunumun ardından Manas Yayıncılık’ça basılan eserlerin
tanıtımlarına geçildi. İlk olarak Nimri Dede adlı eseri
kültür dünyamıza kazandıran Prof. Dr. Ahmet Buran
hazırladığı eser hakkında bilgiler verdi. Daha sonra Elazığ
Efsaneleri adlı eseri yazan Prof. Dr. İsmail Görkem, Balkan
Yarımdasında Türk Kavimleri adlı eseri yayına hazırlayan
Prof. Dr. Harun Güngör eserleriyle ilgili bilgilendirmede
bulundu. Program, Şair Tarık Özcan’ın İkindi Işığı adlı şiir
kitabı hakkındaki konuşmasıyla devam etti. Mevlüt Uluğtekin
Yılmaz, Türk Budunlarının Ortak Ata Babaları; Hadi Önal,
Ömür Bahçesi; Lütfi Parlak, Harput Hükümdarı Behramoğlu
Balak; Yurdal Demirel, Pulutlu Halil Efendi (Hayatı ve
Hatıraları) ve Bulutoğulları; Reşat Gündüz, Şairler
Kardeştir; R. Mithat Yılmaz, Şiir Şiir Elazığ ve son olarak
da Şükrü Kacar, Yazı Hayatının 60. Yılında Şükrü Kacar
Armağanı eseri hakkında açıklayıcı bilgiler verdiler.
Kürsübaşı Konseri
Kitap tanıtımlarının bitiminden sonra program, Elazığ Musiki
Konservatuvarı Derneği’ nin Kenan Çimtay yönetiminde sunduğu
“Kürsübaşı Konseri” ile devam etti. Kemanlarda Kenan Çimtay,
Yaşar Büyükyolcu, Göksel Sönmez, M. Oğuzhan Çimtay;
Viyolonselde Ender Şen, Kontrbasta Hakan Çelik, Kanunda
Numan Tuncer, Tamburda Ahmet Yüce, Udda Muzaffer Tan, Levent
Ayden, Cümbüşte Fethi Açıkgöz, Klarinette İbrahim Ünal,
Kavalda Emrah Uysal, Bendir-Darbukada Mehmet Demir ve
Halile-Tefde Mehmet Artırır’ın bulunduğu programda Mustafa
Aksu, Yalçın Turhan, Niyazi Atıcı ve Ferit Biçer solist
olarak görev yaptı. Konser, Harput Paşagöçtü Peşrevi ile
başladı Sinemde Bir Tutuşmuş, Mamoş Türküsü, Hafomun Evi,
Ahçik, Dağlar Dağımdır, Ekin Ektim, Harput Divanı, Tevekte
Üzüm Kara, Yeşil Yaprak, Değirmen Sala Benzer,
Nevruz-Tatvan, Meşelidir Türküsü, Muhalif-Tatvan, Isfahan
Türküsü ve son olarak da Çayın Öte Yüzünde adlı eser ile
konser sona erdi.
Programın son bölümünde toplantıya katılan kişi ve kurum
yetkililerine plaket takdimi yapıldı. Prof. Dr. Ahmet Buran
ile Prof. Dr. İsmail Görkem’in plaketleri Elazığ Valisi
Muammer Muşmal tarafından; Prof. Dr. Harun Güngör ve şair
Tarık Özcan’a Elazığ milletvekili Prof. Dr. Abdulbaki
Türkoğlu; Şükrü Kacar ve Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’a Kültür ve
Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, şair Hadi
Önal ile Lütfi Parlak’a Fırat Üniversitesi Rektör yardımcısı
Prof. Dr. Harun Özer; Yurdal Demirel ve Reşat Gündüz’e
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar ve son
olarak da R. Mithat Yılmaz’a plaketi Şair Ali Akbaş
tarafından verildi. Manas Yayınları Açılış Töreni yapılan bu
plaket töreninin ardından sona erdi.
Ömer Faruk Er
“Kitap yaşamaktır” diyene hak verdik. Kitaba düşkünlüğümüz
neredeyse bir aşk oldu. Manas serüvenin başlangıcında da bu
kitap sevdası vardır. Kitaplı bir dünyanın şevkiyle yola
düşüldü. Raflar dolusu kitaplar, masalar dolusu kitaplar,
kucaklar dolusu kitaplar, kitaplar ve kitaplar… Dedik ki;
neden olmasın? İçimizden bir ses “iste ve gayret et” dedi.
Şunu anladık; istemek yetmiyor, aynı zamanda çalışmak gerek.
Kolları sıvayıp işe koyulduk.
Ve uzun süren çalışmalar sonucunda işte bugün bu salonda bu
güzel günü kutlamak üzere Manas Yayınları Açılış Töreni’ni
sizlerle paylaşmak üzere hep beraber birlikteyiz. Hepinize
hoş geldiniz, diyoruz.
Sayın Valim, Sayın Milletvekilim, Sayın Müsteşarım, Sayın
Rektör Yardımcım, Kardeş Azerbaycan’dan ilimize, ülkemize
misafir olarak gelen, bu program amacıyla gelen Azerbaycan
Yazarlar Birliği Başkanımız Sayın Anar Rızayev Resuloğlu,
yine Avrasya Yazarlar Birliği Başkan Yardımcımız Sayın Ali
Akbaş, çok değerli yazarlarımız, Elazığ’ımızın, Edebiyat
Dünyasının ve Basın Dünyasının değerli mensupları ve çok
değerli misafirlerimiz;
Manas Yayıncılık’ın açılış törenine hepiniz bir kez daha hoş
geldiniz, sefalar getirdiniz diyoruz. Değerli
misafirlerimiz, programımıza geçmeden önce hepinizi Ulu
Önder M. Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimiz anısına önce bir
dakikalık saygı duruşuna, ardından da İstiklal Marşı’nı
okumaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyoruz. Değerli misafirlerimiz, Manas
Yayıncılık’ın açılışı münasebetiyle telgraf gönderen devlet
büyüklerimizin isimlerini okuduktan sonra programımız açılış
konuşmalarıyla başlayacak. Sayın Prof. Dr. Mehmet Aydın;
Devlet Bakanı, Sayın Atilla Koç; Kültür ve Turizm Bakanı,
Sayın Mahmet Kemal Ağar; Doğru Yol Partisi Genel Başkanı,
Sayın M. Lütfullah Bilgin; Kırşehir Valisi, Sayın Prof. Dr.
Sadık Tural; Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanı, AK Parti Genel başkan yardımcısı ve Elazığ
Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; Milletvekillerimiz
Sayın Zülfü Demirbağ, Sayın Şemsettin Murat, Sayın Bayram
Bilge Tokel; Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel
Müdürü, Mustafa Turan; Devlet Halk Dansları Genel Yönetmeni
ve değerli hemşehrimiz Sayın Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu
tarafından kutlama mesajları göndermişlerdir. Teşekkür
ediyoruz. Bu tarihi toplantımızın düzenlenmesinde değerli İş
adamlarımızdan Salih Özbulut, Oğuzhan Arslan ve Kadri Nail
Bulut tarafından büyük destek gördük kendileri şu an
aramızda bulunuyorlar katkılarından dolayı kendilerine
teşekkür ediyoruz
Efendim MANAS Yayıncılık’ın bu anlamlı toplantısını Kanal 23
Televizyonu canlı olarak yayınlamakta bu nedenle Kanal 23
Televizyonumuzun kıymetli yetkililerine ve özellikle Sayın
Murat Uyman’a çok teşekkür ediyoruz. Şimdi ilk olarak
kürsüye Gazeteci-Yazar Sayın Bedrettin Keleştimur’u davet
ediyorum. Buyurun efendim.
Bedrettin Keleştimur
Sayın Valim, Sayın Milletvekilim, Sayın Müsteşarım, Sayın
Rektör Yardımcım, kardeş Azerbaycan Yazarlar Birliği
Başkanım, Avrasya Yazarlar Birliği Başkan Yardımcım, Oda ve
Dernek Başkanlarım, Siyasi Parti Başkanlarım, Şair ve
Meslektaşlarım ve siz kıymetli konuklar; bugün güzide bir
günü yaşıyoruz. Toplumların hayatında milat kabul
edilebilecek çok önemli geçiş dönemleri vardır. Bunu özele,
şehir düzeyine de indirebilirsiniz. Elâzığ’da son yirmi yıl
içerisinde öylesine büyük, ufuk ve gaye yüklü sosyal
organizasyonlar yapıldı ki, bunu yakından izleyen, Elâzığ
dışındaki birçok araştırmacı-yazar-şair ve aydınımız
hayretlerini gizleyememiştir.
Doğu Anadolu’da bulunan bir kentin çok yüksek bir performans
göstererek mütevazılığın ötesinde her geçen yıl başarı
grafiğini yükselten bu organizasyonlar dikkatle
değerlendirilmeye, kendileri için de, ‘örnek’ olarak
alınmaya başlanmıştır. Elazığ 1. Kitap Fuarı, Uluslararası
Hazar Şiir Akşamları, Elazığ 1. Ekonomi Kurultayı ve Sanayi
Fuarı, Elazığ 1. Kültür Kurultayı, Türk Dünyası Hizmet
Ödülleri gibi her biri derin izler bırakan faaliyetlerde,
şehirde; ortak bir akıl, kollektif bir şuuru görüyoruz.
Toplumun bütün kesimlerini aynı ideal etrafında birleyen,
derleyen, toparlayan, kaynaştıran hareketin temelinde üstün
bir gayret, hamiyet ve fedakârlığın sessiz çığlığını
görüyoruz. Bu çığlıkta kendi insanına hizmeti ibadet sayan
bir münevver aklı okuyoruz. O akıl gün geldi; Manas isimli
bir çatı kurdu. Şehrin akademisyenine, şehrin aydınına,
şehrin mevcut iklimine yöneldi. Ve yüksek sesle konuşmaya
başladı. Geliniz artık, sizlerin katkı ve çalışmalarınızla
dilimize, irfanımıza, tarihimize; kendi köklerimize
yönelelim!
Öncelikle sabrı yudumlayan iki koca yıl.. Ve Manas’ı,
giderek şehrin ‘edebî mahfili’ haline getirme yönünde ortaya
konan azim ve irade... Şunu sevinerek gördük ki, çalışmalar
bir büyük inancı ortaya koydu. Bu irade, bu inanç; Doğu
Anadolu’dan yükselecek bir meşaleye, yayınevi düşüncesinin
doğuşuna vesile oldu!. Kitap; tarihe, kendi köklerimize ve
yarınlarımıza ışık tutacak, hayati bir köprüdür. O köprü
bizlere şüphesiz, daha mutlu, daha sağlıklı, daha istikrarlı
bir hayatı ve bütün yönleriyle mutlak güzelliklerle dolu bir
ortamı hazırlayacaktır. Bizim yürekliliğimize, inancımızı
pekiştiren sebepler arasında bu şehrin, bu şehrin vakarlı
insanlarının birçok sektörlerde olduğu gibi eğitimde de,
‘marka’ olmuş ve kendi içinden, yüz akı olabilecek
markalarını çıkarmış olmasıdır. Burada şunu belirtmek
isterim ki, bu şehirde, yürekli, her bakımdan dirayetli,
ehliyetli; Alperen ruhuna sahip bilge kişilerin varlığı ile
Manas Yayıncılık fedakârlığın ismi olarak kendisini
tanımlayacaktır.
Kültür, Sanat ve Edebiyatta bu şehrin, bu coğrafyanın vefalı
bir hizmetkârı olduğunu şehirle bütünleşerek, onda bir katre
olarak yolunu çizecektir. Mağrur değil, mazruf olacaktır!.
Şu güzel şehrin; taşını, toprağını, esen rüzgârını, kadim
dost bilecek; Anadolu’nun şefkat damarlarında bilgiyi,
hüneri, marifeti pompalayacaktır. Kopyacı, ütopyacı,
şekilci, taklitçi değil; kendisini hakikate teslim edecek
bir vak’arı taşıyacaktır.
Manas olarak şunu söylüyoruz; tarihin bir dili; toprağın
üstünde var olan her eserde görünen bir yüzü vardır. “İlim
ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir//Sen kendini
bilmezsen/Ya nice okumaktır” Burada, bir hasret kokusu
alırsınız. Geçmişi yudumlamak, hatıralarla hafızamızı zinde
tutmak bizlere hayat dersi verecektir. Hayatı okudukça,
önümüze; renk, desen, çizgi ve motiflerdeki muhteşem uyum
ile coğrafyanın ihtişamını kendi içinde bezeyen bir kilimi
önümüze getirecektir. Manas’ın basacağı her eser, eser;
ilmi, edebi bir şahsiyetle insanımız ve onun hukuku arasında
sağlam bir köprü olacaktır.
Gayret, hayrete kapı aralar… Bu tarihten itibaren rütbeler
sizin, hamallık bizim olsun diyen Manas’ın sevdalılarını
gönül gözü ile seyredin… Saygılarımla.
Ömer Faruk Er
Gazeteci Yazar Sayın Bedrettin Keleştimur’a konuşmalarından
dolayı teşekkür ediyoruz. Efendim, şimdi de kürsümüze
Avrasya Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı Sayın Ali Akbaş’ı
konuk edeceğiz. Buyurun efendim.
Ali Akbaş
Sayın Valim, şehrin diğerli yöneticileri, sayın sanatsever
Elazığ halkı hepinizi saygıyla selâmlıyorum. Her zaman
dedim. Geldiğimden bu yana Elazığ Türkiye’de şehirlerarası
sıralamaya gidildiğinde nüfus bakımından, iktisadi bakımdan
epey orta yerlerde olur. Ama kültüre verdiği değer, incelik,
zarafet, musiki, edebiyat, sanattaki gayreti bakımından
1.’inci seçilir gibime geliyor. Ve bunda güzel ekiplerin,
güzel insanların, güzel yöneticilerin de payı büyük.
Şener Bulut davet ettiği zaman ben hiç düşünmeden Şener’in
düğünü varsa tamam, dedim. Hayırlı şeyler var orda, koştum
geldim. Ve demek ki öyle güven vermiş ki Azerbaycan Yazarlar
Birliği Başkanı; Türkçenin gençliği, dinçliği
diyebileceğimiz Anar gibi büyük bir kalem, Türk Dünyası
içindeki Cengiz Aymatov’la, Cengiz Dağcı’yla birlikte ses
bayrağımız, şerefimiz olan bir kalem de bu düğüne katıldı.
Kültür Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Mustafa İsen Bey başka
yerlerde de davetler olduğu halde burayı tercih ettiler. Bu
Elazığ için bir mazhariyet, bir güzellik, onlar şeref
verdiler ve şereflenip gidecekler Elazığ gibi güzel bir
şehirden de..Bu tür kitap gibi güzel bir faaliyet onun
üstünde böyle bir şehirde bir anda ortaya çıkması oradaki
üniversiteyle halkın bütünleştirilmesini gösterir.
Akademisyenlerle halkın bütünleşmesini gösterir. Birçok
yerde üniversiteler resmî kurumlardır. Böyle bütünleşmezler.
Burada bu güzelliği de görüyoruz. Yöneticilerle Sayın
Valimizle, Sayın Belediye Başkanıyla bütünleşmesini
gösterir. Hiçbir yerde hiçbir şehirde buradaki Külliye
Dergisinin sahip olduğu gibi bilgisayarıyla ve bütün diğer
eşyasıyla döşenmiş pırıl pırıl böyle bir yazıhanesi olduğunu
bilmiyorum. Böyle güzel bir dergiyi çıkarıyor bu şehir…
Elazığ Musiki Cemiyeti’yle de duygulandık, şereflendik;
alkışlıyoruz, sevgi ve saygı sunuyoruz, Elazığ’ın
misafirperver güzel insanlarına… Saygılar.
Ömer Faruk Er
Efendim değerli konuşmalarından dolayı Avrasya Yazarlar
Birliği Başkan Yardımcımız Sayın Ali Akbaş beyefendiye çok
teşekkür ediyoruz. Değerli misafirlerimiz şimdi de kardeş
Azerbaycan’dan ilimize, ülkemize konuk olarak gelen
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Sayın Anar Bey’i
alkışlarınızla kürsüye davet ediyorum. Buyurun efendim.
Anar
Aziz dostlar, değerli arkadaşlar Manas Yayıncılık’ın nazik
davetiyle buraya geldim. Sayın Şener Bulut’un ve Bedrettin
Bey’in katılımıyla örgütlenmiş bu güzel toplantıya iştirak
eyledim. Ve hayatımın çok mutlu günlerini yaşadım. Elazığ
gibi büyük bir kültür merkezini ilk kez gördüm. Keban’da o
muhteşem barajın seyrine daldım, manzaralarını gördüm.
Harput’ta eski binaları gördük, şiirler dinledik. Bugün
Hazar Gölü’ne gittik. Ve küçük Hazar’a doğudaki büyük
Hazar’ın selâmlarını getirdim. Bu yörenin manzaraları,
başarıları beni çok sevindirdi. Ama en çok beni sevindiren
olay odur ki, burda çok güzel insanları tanıdım ve yeni
dostlar kazandım. Burda eski dostum Ali Akbaş’la beraber
yeni dostluklar kazandım, çok değerli insanlar kazandım.
Burda Sayın Profösörümüz Ahmet Buran’ın gayretleriyle yüze
çıkarılan bir şairle tanış oldum Nimri Dede’yle. .Burda
bizim genç Valinin kültüre ne kadar dikkatle yanaştığının
şahidi oldum. Ve burda Sayın Milletvekili ve benim eski
dostum demesem de tanışım değirem; çünkü dostluk için öyle
imkânlar olmadı. Ama çok büyük saygı duyduğum Sayın
Müsteşarla görüştük. Ve onların da burda iştirakı onların da
buna katkısı bugünlere büyük onur verdi. Ve nihayet bugün
benim burda son akşamımdı. Ben şükranlarımı size getirmek
istirem ve ne güzeldi ki, ne yağşidir ki, ne iyidir ki bu
son gün burda yapılan çok önemli bir işin yani Manas
Yayınevi’nin açılışıdır ve artık bu açılışa Manas Yayınevi
eli dolu gelin. Yani bizim Azerice “eli dolu” deyiler yani
ki, çok değerli kitapla gelin. Ben arzu edirem ki, bu iş
devam eylesin. Bu yayınevi yeni yeni kitaplar bassın.
Elazığ’da yaşayan insanlar refah içinde, huzur içinde, barış
içinde yaşasınlar. Ve şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra
da kültüre çok bağlı insanlar yaşasınlar. Ben hindi Bakü’ye
dönirem, yarın Elazığ’dan Ankara’ya, ordan havayoluyla
İstanbul’a ve ordan da havayoluyla Bakü’ye dönirem. Ama
inanın ki sizin özleminizi Bakü’de de duyacam. Ve bu özlemin
giderilmesinin tek bir yolunu bilirem ki siz de Bakü’ye
gelesiniz. Ve bu Hazar Akşamları’nın sıradan, yeni bir
tedbirini küçük Hazar’ın; yok büyük Hazar’ın kıyısında
geçirek. Sağ olun var olun. Teşekkür edirem.
Ömer Faruk Er
Efendim Anar Bey’e de bu içten, bu samimi temennilerinden
dolayı çok teşekkür ediyoruz. Değerli misafirlerimiz, şimdi
de konuşmasını yapmak üzere milletvekilimiz Sayın Prof. Dr.
Abdulbaki Türkoğlu’nu kürsüye davet ediyorum. Buyrun
efendim.
Prof. Dr. Abdulbaki Türkoğlu
Sayın Valim, Sayın Müsteşarım, Sayın Rektör Yardımcım, Sayın
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanım, çok değerli zevat;
hepinize iyi akşamlar diliyorum. Bizi bu akşam Manas
Yayıncılık bir araya getirdi. Sevinçliyiz, ümitvarız, şunun
için ümitvarız diyorum. Elazığ’ın tarihçesine bakıldığında
1700’lü yıllarda Evliya Çelebi’nin hatıralarında Harput’un
yapısı inceleniyor ve Harput’ta on’un üzerinde medrese, çok
sayıda kütüphane ve pozitif ilimlerin yapıldığı dersane
vardır. Yine 1980 yılında Harput’ta 17 medrese, 8 kütüphane
vardır. Biraz önce Avrasya Yazarlar Birliği Başkan
Yardımcısı ifade ettiler. O dönemde Harput’ta 8 kütüphane
var. Şimdi Elazığ’ın nüfusu altıyüz bin. Bir halk
kütüphanemiz, bir de Fırat Üniversitemizde amacına yönelik
çok özel, periyodik yayınların geldiği kütüphanemiz var. Ve
bir halk kütüphanesi ile okuyucu oranını düşünün. Elazığ’ın
kültürel yapısını dikkatinize sunmak istiyorum. İlim-irfan
yuvası dediğimiz zaman geçmişimizde biz bunu yaşamışız.
Şimdi ümitvarız diyoruz; Manas Yayıncılık’ı ben kutluyorum.
Katkısı olanları kutluyorum. Bugün Elazığ’ın yayın hayatına,
kültürüne, edebiyatına on iki eser kazandırılmış oldu. Bunu
gelecekte de bu nev’i yayınlar takip edecektir. Bunlar Şiir
Şiir Elazığ, Elazığ Efsaneleri, Pulutlu Halil Efendi, Nimri
Dede… Gibi duymadığımız isimleri Elazığ’ımızın dikkatine,
okurların hizmetine sunuyorlar. Emeği geçen akademisyen
arkadaşlarımızı kutluyorum. Ve bir örnek teşkil etmesi
bakımından gelecekte de bu tür yayınların Elazığ’a
kazandırılmasında ön ayak olunmasını diliyorum. Hepinize iyi
akşamlar.
Ömer Faruk Er
Milletvekilimiz Sayın Abdulbaki Türkoğlu’na da
konuşmalarından dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Değerli misafirlerimiz, konuşmalarını yapmak üzere şimdi de
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Prof. Dr.
Mustafa İsen’i kürsüye davet ediyorum. Buyrun efendim.
Prof. Dr. Mustafa İsen
Sayın Valim, Sayın Vekilim, değerli üniversite öğrencileri,
Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin Değerli Başkanı; Ali Bey
biraz önce ifade etti. Ben doğrusu var olan başka
programlarımı da erteleyerek bu törene katılmak istedim.
Bunun gerçekten sebepleri var. Bu sebepleri sizinle
paylaşmak istiyorum. Devlet ve sanat ilişkisi her dönemde
farklılıklar arz eden ve her dönemde değişik bakış
açılarıyla değerlendirilen bir konudur. Devlet bazen sanatı
destekler. Bunun yakın dönemde değişik ülkelerde özellikle
idolojik karakterli ülkelerdeki uygulamalarını biliyoruz.
Ama bu aynı zamanda sanatı kontrol etmektir. İlk bakışta çok
cazip gibi görünür; fakat sonunda sizin ne söyleyeceğinizi
de tayin ve takdir eder. Bunun ötesinde başka bazı ülkelerde
“mesen geleneği” dediğimiz yahut “patronaj” dediğimiz bir
sistemle daha geniş devlet dışındaki bir takım kitleler de
sanata destek verirler. Burada da bir yönlendirme söz
konusudur veya söz konusu olmayabilir. Sözü şuraya getirmek
istiyorum. Biz göreve geldiğimiz andan itibaren oturduk
sanatla devlet arasındaki ilişkiyi nasıl tanzim edeceğiz,
buna nasıl bir arka plan, nasıl bir yaklaşım getireceğiz.
Hem sanatın gelişmesini sağlayacak bir mekanizma kurmalıyız.
Çünkü biliyoruz ki marifet iltifata tabidir. Bu tarihin her
döneminde böyle olmuştur. Mutlaka sanat teşvik edilmelidir,
sanatçı teşvik edilmelidir. Ama burada çok ince ayar bir
yaklaşım sergilemek zorundasınız. Sanatçıyı da aynı zamanda
yaralamadan onu yönetir konuma düşürmeden, onun ne
söyleyeceğini frenlemeden bir sistem kurarak bu işi yapmanız
lazım. İşte biz bu çerçevede çağdaş dünyanın uygulamalarını
da baz alarak sanatı, kültürü herkesin erişebileceği bir
ortama dönüştürmek ama onun ötesinde de müdahil olmamak ve
bunu yönlendiriyor gibi bir yaklaşım içinde olmamak aynı
zamanda özel sektör çerçevesi içinde bir piyasa mekanizması
şartları oluşturarak bu defa iyiyle kötünün birbirinden
tefrik edilmesini ayırt edecek bir mekanizma kurmak istedik.
Değerli arkadaşlar, televizyonlarda görüyorum zaman zaman;
ucuzcu yaklaşımlar var. Alıştığımız şeyleri tekrarlamaya
devam ediyoruz; Türk toplumu okumuyor. Ben mesleğim gereği
günü gününe istatislikleri takip ediyorum. Size birtakım
istatistikler vereceğim. 2000’li yıllarda 2000 yılında
Türkiye’de basılan kitap sayısı 9 bin civarındadır. Grafik
son derece düzenli bir gelişim izlemektedir. Size 2005 yılı
rakamlarını söylüyorum. 2005 yılında Türkiye’de basılan
kitap sayısı 25 bin; bu resmî kayıtlara girer. Bizim derleme
konumuzda çok sağlıklı işlemiyor. Ben bunun 26 bin–27 bin
civarında olduğunu biliyorum. Buradan şuraya gelmek
istiyorum. Türkiye’de piyasa, özel sektör son derece düzenli
bir seyir içinde yayın gelişimini sürdürmektedir. Trajlara
halen büyük ölçüde yansıma olmadı. Büyük trajlar yok
elimizde; ama bana burada bulunanların büyük bir bölümü
yazar-çizer insanlar; elinde kıymete haiz bir eseri olup da,
“ben bu kitabımı yayınlamak istiyorum” deyip herhangi bir
yayınevine gittiği zaman geriye dönen herhangi bir kimsenin
olduğunu zannetmiyorum. Piyasa böyle bir yaklaşım
sergiliyor. Ve biz buna bağlı olarak özellikle prestij
kitapları ve piyasanın basmıyacağı ama Türk kültürü için
gerekli eserler dışında kalan kitapları yayımlamama kararı
aldık. Buna karşılık başka bir mekanizmayı devreye koyduk.
Yayınlanan kitaplardan kütüphanemiz satın alarak hem oradaki
iyi kitapları teşvik etmek, hem de piyasaya bu yolla başka
bir biçimde müdahil olmak gibi bir yöntemi uyguluyoruz bu
çerçeve içinde. Bu bakımdan Manas Yayınevi’nin Elazığ’da
böyle on iki kitap yayınlamasını, bu on iki kitabı kamuoyuna
takdim etmek gerçekten Ankara ve İstanbul dışında çok tanık
olmadığımız bir uygulama. Davetini alınca memnuniyetle bu
törene icabet etme gereğini duydum. Şener Bey’i biliyorum.
Daha önce de çok hayırlı çalışmalar gerçekleştirmiş bir
arkadaş. Geliş sebebimin en önemli amacı budur. Ama bir
hususa daha vurgu yapmak istiyorum. Ali Bey söyledi.
Şehirler aslında uygarlıkların yansıma mekânlarıdır.
Dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir köyde bir uygarlık
görebilme şansına sahip değilsiniz. Köyün kendine göre bir
mantalitesi vardır; o ayrı bir şey..
Ama bu uygarlık dediğiniz şey sadece şehirde teşekkül eder.
Bir beldenin de şehir haline dönüşmesini sağlayabilecek
mekanizmalar vardır. Oranın vilayet olması, oranın belediye
olması şehir vasfı kazandırmaz. İşte bir yerin şehir
olduğunun göstergesi orada yayıncılık faaliyetlerinin var
olmasıdır. Orada musikinin var olmasıdır. Orada güzel sanat
faaliyetlerinin var olmasıdır. Bunlar bir anlamda sizi
yönlendirebilecek ölçütlerdir, krıterlerdir, değerlendirme
unsurlarıdır. Varsa bunlar, orası şehirdir. Ve bu şehir
dediğimiz, şehir geleneği dediğimiz şey de akşamdan sabaha
olabilecek bir şey değildir. Bir büyülü değnekle burayı
şehre dönüştürmek mümkün değildir. Elazığ gerçekten sayın
milletvekilimiz de söyledi; tarihin çok erken dönemlerinden
itibaren biraz ticarî yolların üzerinde yer almasının
sağladığı avantajlarda da Anadolu’nun ciddi şehir
merkezlerinden birisidir. Bu şehir merkezleri vasfını
sürdürdüğünü bugün de sürdürdüğünün tanıklığına biz bu akşam
çağrıldık. Bu bakımdan gerçekten on iki kitabın birden
yayınlanıyor olması fevkalâde önemli bir uygulamadır.
Üstelik de yine bir şehirli uygulama olarak bu on iki kitabı
sessiz sakin yayınlamak gibi bir fikrin ötesinde kamuoyuyla
paylaşmak gibi gene bir uygar yaklaşım sergilemişlerdir. Ee
bizim ülkemizde maalesef bu kitap tanıtımları iyi işleyen
bir mekanizma değildir. Oysa Anar Bey hatırlayacak; dünyanın
başka bölgelerinde kitap tanıtımları çok önem verilen ve
kamuoyuyla paylaşılan bir olgudur. Bugün burada tanık
oluyoruz. Bu da son derece dikkate değer ve son derece uygar
bir davranış şeklidir. Bunun da ben dalga dalga yayılmasını
istiyorum. Sadece Elazığ’da bundan sonra yapılacak
faaliyetlerde değil, Türkiye’nin başka şehirlerinde
olabilecek faaliyetlerde dahi aynı şekilde modellik
etmesini, örneklik etmesini arzu ediyorum. Bu iki sebepten
dolayı bu şehri kutluyorum. Onların bu şölenine iştirak eden
Sayın Valiyi, Sayın Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanını,
milletvekilimizi, yöneticilerimizi, üniversiteyi ve şehrin
ileri gelenlerini kutluyorum. Bu çok hayırlı bir
yaklaşımdır. Çok iyi bir uyarıcıdır bizim için. Çağdaş
dünyayı artık küresel kentler dediğimiz kentler yönetiyor.
Bunu biraz daha dar ölçekli düşünecek olursak, Elazığ
Türkiye’nin bu millî konsepti içinde de önemli kentlerinden
birisi olarak dikkat çeken merkezdir. Eminim ki bu, dalga
dalga başka alanlara da yayılacaktır. Yani burada
yakaladığınız bir başarı, bir ölçüttür. Diğer alanlarda da
bunun örneklerini önümüzdeki günlerde ekonomik alanlarda,
zihniyet değişiminde ve benzeri tür faaliyetlerde kolaylıkla
göreceğiz kanaatindeyim. Çok önemli bir olaya tanıklık
ediyoruz. Doğrusu ben de bu olaya tanıklık etme fırsatı elde
ettiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Ve katıldığınız
için sizlere de teşekkür ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun.
Ömer Faruk Er
Bu veciz ve anlamlı konuşmalarından dolayı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Prof. Dr. Mustafa İsen’e
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Açılış programımızan son konuşmasını Sayın Valimiz Muammer
Muşmal yapacaklardır. Kendilerini kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz efendim.
Muammer Muşmal
Kültür Bakanlığımızın çok değerli müsteşarı, sayın
milletvekilimiz, ta Azerbaycan’dan buralara kadar zahmet
edip gelen Anar Beyefendi, üniversitemizin çok değerli
yöneticileri, kıymetli Manas Yayıncılık’ın değerli
elemanları, sevgili öğrenciler, çok değerli Elazığlılar,
kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selâmlıyorum.
Gerçekten kültür ve sanat şehri olan üç tarafı sularla
çevrili Doğu Anadolu’da yıldız gibi parlayan Elazığ’ımızın
valisi olarak böyle güzel insanlarla beraber olmaktan son
derece mutluyum. Türk tarihi zaten hep destanlarla doludur.
Kırgız - Manas Destan’ı, Çanakkale Destan’ı, Kurtuluş Savaşı
Destan’ı ve inşallah bundan sonra da Elazığ Destanı diye bir
destan olacak. Böylesine kültürel faaliyetlere Türkiye’de
birçok ilke imza atan Elazığ, hakikaten buna layıktır. İlk
geldiğimden bugüne kadar beni ziyaret eden hemen hemen her
Elazığlı bir kitabıyla geldi. Ve bu gerçekten övünülecek,
duygulanılacak ve Elazığlı olmaktan gurur duyulacak bir
olay.
İpek Yolu üzerindeki tarihî Harput şehri, Kerkük’le,
Şanlıurfa’yla ve hatta Azerbaycan’la araştırmacıların da
kabul ettikleri gibi son derece zengin ve benzer bir kültür
mirası taşımaktadır. İnşallah bölgemizde bir Huzur Ada’sı
olan bu Elazığ ilimiz, sosyal, iktisadî ve kültür bakımdan
layık olduğu yere kısa zamanda gelecektir.
Bu vesileyle şehrimizde ilk defa kurulan ve anlamlı bir
toplantı ile de faaliyetlerine başlayan Manas Yayıncılık’a
teşekkür ediyorum. Henüz inceleme, okuma fırsatı bulamadığım
bu değerli esrelerin yazarlarını da kutluyorum. Son olarak,
bu akşamki toplantıyı düzeneleyenlere ve destekleyenler;
emek veren herkese teşekkür ederek; en derin sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Elazığ valimiz Sayın Muammer Muşmal’a da çok teşekkür
ediyoruz bu nezih konuşmalarından dolayı.
Değerli misafirlerimiz, bugün hep birlikte açılış heyecanını
paylaştığımız Manas Yayınlarıyla ilgili bir yazı var; onu
sizlere aktarmak istiyorum. Sayın Bedrettin Keleştimur
Manas’ın Dili’nden şunları aktarıyor bizlere: Toprağın
üstünde tarihin bir dili, toprağın üstünde var olan her
eserde görünen bir yüzü vardır. “İlim ilim bilmektir/İlim
kendin bilmektir./Sen kendini bilmezsin/Ya nice okumaktır.”
Burada bir hasret kokusu alırsınız. Geçmişi yudumlamak,
hatıralarla hafızamızı zinde tutmak suretiyle bizlere hayat
dersi verecektir. Hayatı okudukça önümüze renk, desen, çizgi
ve motiflerdeki muhteşem uyumla coğrafyamızın muhteşem
ihtişamını kendi içinde bezeyen bir kilim önümüze
serilecektir. Manas o bakımdan şehrin edebî mahfili olma
yolunda kayda değer bir adım atmıştır.
Evet, değerli misafirlerimiz, sevgili Elazığlılar;
programımıza devam ediyoruz. Şimdi “Geçmişten Bugüne
Harput’a Dair Kaynak Eserler” başlıklı sunumunu
gerçekleştirmek üzere Sayın Dr. M. Naci Onur Beyefendiyi
kürsüye davet ediyorum. Buyurun efendim.
Dr. M. Naci Onur
Saygıdeğer Valim, Milletvekilim, Rektör Yardımcım, Elazığ’a
yurt içinden ve yurt dışından teşrif eden saygıdeğer
misafirler, hanımefendiler, beyefendiler.
Bugün Manas Yayıncılığın tertip etmiş olduğu yayınların
tanıtılması münasebetiyle burada toplanmış bulunmaktayız.
Bendeniz asıl konuma geçmeden ve “Harput’a Dair Kaynak
Eserler”in tanıtımına başlamadan önce, Harput hakkında bir
iki cümle söylemek istiyorum. Çünkü Elazığ’ın nüvesini
teşkil eden böyle bir mekandan bahsetmeden geçmek mümkün
değil zannediyorum.
Kerkük, Urfa, Adıyaman, Harput ve Azerbaycan Bakü’yü bir at
nalı şeklinde düşünürsek dil itibariyle, hatta örf ve
adetlerinin benzediğiyle bu at nalı içerisinde yer alan
saydığımız vilayetlerin hemen hemen hepsi birbirine çok
benzer. Bu bakımdan at nalını elimizde sıkıştırdığımız zaman
iki ucun birleşmesi bizi asıl çıkış yerimiz olan Orta
Asya’ya yani köklerimize götürür.
Harput, kelimesinin oluşumuyla ilgili eskiden beri ortaya
atılan görüş ve rivayet şudur. Kar-pert diye tabir edilen
iki kelimeden meydana geldiği, “kar” ın taş, pert’in de kale
manasında olduğu, böylece kar-pet’in de “taş kale” anlamında
kullanıldığı kaydedilmektedir. Zaman içerisinde ağızlarda
söylene söylene bugün teleffuz ettiğimiz şekline dönüştüğü
belirtilmektedir. Hurilerden, Hititlerden, Urartulardan,
Romanlılardan Araplara oradan da Artukoğullarına,
Selçuklulara daha sonra da İranlılara ve 1514’lerde
Osmanlılara geçen Harput’un böyle bir tarihi seyri var. 110
yıl evvel Harput’u düşündüğümüzde, 30bin nüfusunun olduğunu
görürüz.
Sayın Milletvekilim benden önce o zamanın Harput’taki eğitim
kurumlarına temas ettiler, fakat ben buna bir iki tane daha
müessese ilave etmek istiyorum.
11 tane mahalle mektebi, 7 tane İlkokul, 1 Sultani, 1
Rüştiye, 1 Darü’l – Muallimin yani öğretmen okulu, 1 tane
Yüksek İslam Enstitüsü, 1 Bayındırlık Okulu, 1
İpekböcekçiliği Okulu’nun varlığını kayıtlardan öğreniyoruz.
Ve sayın milletvekilimizin bahsettiği kurumlar da bu
saydıklarıma dahil. Böylece Harput’u bu şekliyle size
anlattıktan sonra asıl konumuz olan “Harput Kültürüne Dair
Kaynak Eserlere” geçmek istiyorum.
Kaynak eserleri meydana getirenler, büyük gayret sarf
ettiler, gönüllerinden geldiği gibi şevkle ve arzuyla
Elazığ’a, Harput’a hizmet ederken kalemlerini kullandılar.
Bu eserleri şu şekilde sıralayabiliriz.
“ HARPUT YOLLARINDA” : Rahmetli İshak Sunguroğlu’nun
hazırlamış olduğu ve ilk baskısının 1959 yılında, daha sonra
Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfınca 2. baskının yapıldığı 4
ciltten müteşekkil bir eserdir.
1.ciltte ; Harput tarihi, 2. ciltte kültür hareketlerine
dair bilgiler, okullar, alimler, mutasavvıflar, şairler ve
hattatlar yer alıyor. 3.ciltte, Harput folklorü, musikisi,
oyunları, hikâyeleri ve kıyafetleri var. 4.ciltte ise
Harput’ta evlenme, düğün, doğum, ölüm, adetler, sünnet,
bayram, hac, kış ve yaz eğlencesiyle ilgili bilgiler yer
alıyor. Kısacası, gerçekten İshak Sunguroğlu kendi hayatını
Harput’un bu folklorik araştırmalarına vakf etmiş, maddi
manevi bütün varını yoğunu bu uğurda sarf etmiştir.
HARPUT KÜLTÜRÜNDE DİN ALİMLERİ : Günerkan Aydoğmuş’ın
hazırladığı bu eser 1998 yılında yayınlanmıştır. Eser 3
bölümden müteşekkildir.
1.bölümde, Harput’taki müderrisler ( Profesörler ), müftüler
ve diğer dini şahsiyetlere yer verilmiştir.
1.bölümde, mutasavvıflar ve bunların türbeleri ,
3 bölümde, şehit türbeleri yer almıştır.
HARPUT HALK BİLGİLERİ : Fikret Memişoğlu’na ait olan bu
eser, Elazığ’da 1995 yılında basılmıştır, Harput’un folklorü,
edebiyatı ve kültürü ile ilgili geniş bilgiye sahiptir.
HARPUT TARİHİ : Eski Turizm Bakanı Nurettin Ardıçoğlu’na ait
bu eserin 2. baskısı Ankara’da 1997 yılında yapılmıştır.
Başlangıçtan 17. yüzyıl dahil Harput’un tarihi, resimlerle
okuyucuya sunulmuştur.
DİL FOLKLORÜ AÇISINDAN HARPUT AĞZI: Fatih Kısaparmak
tarafından Harput ağzı geniş şekilde irdelenmiş, Kerkük
manileriyle Harput manileri karşılaştırılmış, mukayese
edilmiş ve birbirine son derece benzedikleri tesbit edilmiş,
yorum getirilmiş ve arkasına da bir sözlük ilave edilmiştir.
HARPUT AHENGİ: Fikret Memişoğlu tarafından yazılmış,
İstanbul ‘da 1966 yılında basılmıştır. Harput’un ve
Elazığ’ın meşhur çalgıcıları, bestecileri ve türkücüleri
verilmiş, mahalli makamlara örnekler verilmiştir.
19. YÜZYILDA HARPUT: Doç.Dr. Ahmet Aksın tarafından
Elazığ’da 1999 yılında yayınlanmıştır. Harput ve bu beldenin
idari şekli, mahalleleri, nüfusu, sosyal yapısı, iktisadi
durumu şeklinde 5 bölümde incelenmiştir.
HARPUT AĞZI: Yrd. Doç.Dr. Zülfü Güler tarafından Elazığ’da
1999 yılında yayınlanmıştır. Harput ağzının Türkçe içindeki
yeri incelenmiştir. Atasözleri, hikayeler ve masallara yer
verilmiş, mahalli kelimeler ve bunların manaları sözcük
şeklinde eserin sonunda yer almıştır.
DÜNÜ ve BUGÜNÜYLE HARPUT: 2 ciltten müteşekkildir. 24 ve 27
Eylül – 1998 tarihlerinde Elazığ Müftülüğünün tertiplediği
sempozyumdaki Harput’la ilgili sunulan tebliğleri ihtiva
eder.
ELAZIĞ AĞIZLARI: Prof. Dr. Ahmet Buran tarafından Elazığ’da
2003 tarihinde yayınlanmıştır. Elazığ ağzıyla ilgili ilmi
bir eserdir. Eserin sonunda sözlük ve onu takiben de Elazığ
ağzına has dualar, beddualar, deyimler ve tabirler yer
almıştır.
HARPUT DİVANI: Fikret Memişoğlu tarafından hazırlanmış,
ancak başka bir kurumca 1995’de basılmıştır. Harput’ta
yetişmiş şairler ve şiirleri hakkında geniş bilgi bulmak
mümkündür.
16. YÜZYILDA HARPUT SANCAĞI: Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal
tarafından Ankara’da 1989 yılında bastırılmıştır. Harput’a
sancaklılık ünvanının verildiği 16. asırdaki idari taksimat
ile idare şekli ve bağlı olan vilayetler hakkında çok geniş
bilgiler vardır.
ELAZIĞ MASALLARI: Prof. Dr. Umay Günay tarafından Erzurum’da
1975 yılında basılmıştır. Elazığ’dan derlenmiş olan
masallar, kişilerin künyeleri verilmek suretiyle Elazığ ağzı
özellikleriyle yazıya geçirilmiştir.
AMERİKALILARIN HARPUT’TAKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİ:
Bu eser de Doç.Dr. Erdal Açıkses tarafından 2003 yılında
basılmıştır. Misyonerlerin Harput’taki faaliyetleri,
konsolosluk, misyonerlik, eğitim ve sağlık başlıklarıyla ele
alınmıştır. HARPUTLU DİVAN ŞAİRLERİ:
Dr. M. Naci Onur tarafından hazırlanmıştır. 9 tane Harputlu
Divan şairinin hayatı incelenmiş ve şiirlerinden örnekler
verilmiştir.
HARPUTLU RAHMİ DİVANI: Dr. M. Naci Onur ve İbrahim Kavaz’ın
müştereken 1996 yılında hazırladıkları eserde Hoğulu
(Yurtbaşılı) Rahmi’nin hayatı, edebi kişiliği ve eseri
tanıtılmış, divanı Türk harfleriyle verilirken şiirlerin
tamamı nesre çevrilmiştir.
HARPUTLU ŞAİR HACI HAYRİ BEY: Dr. M. Naci Onur tarafından
2004 yılında neşredilmiş, şairin hayatı, edebi kişiliği,
şiirleri ve bu şiirlerin nesri verilmiştir.
HARPUTLU ŞAİR MUSTAFA SABRİ EFENDİ : Dr. M. Naci Onur
tarafından şairin hayatı, edebi şahsiyeti, şiirleri ve bu
şiirlerin nesre çevrilmiş hali bir kitap halinde neşredilmek
üzeredir..
Ayrıca aşağıda sadece yazarlarını ve isimlerini vereceğimiz
eserlerde Harput’a dair bilgileri ihtiva etmeleri yönünden
müracaat edilecek eserler arasında yer almaktadır.
İsmail Görkem Elazığ Efsaneleri
Ekrem Katı Elazığ Fıkraları
Fikret Coşkun Elazığ Ezgileri
Yücel Çakmak Türkülerimiz Öykülerimiz
R. Mithat Yılmaz Şiir Şiir Elazığ
Yurdal Demirel 1- Pulutlu Halil Efendi
2- Bulutoğulları
Orhan Gökçe Olaylar ve Fıkralarla
Biyografi
Feyzullah Demirtaş Palu ve Eğil Hükümetleri ve Çermik
Beyliği
Ziya Çarsancaklı 1-Hatıralardan Bir Demet
2-Dert Yumağı
Süleyman Yapıcı Palu
Hüsamettin Septioğlu Palu ve Şeyh Ali-yi
Septi Hazretleri
Zekeriyya Bican 1-Sekizinci Şehir Elazığ’a
Harput’tan inciler
Meftune Güler Harput Efsaneleri
Şükrü Kacar 1-Bu Toprağın Yaşayan
Ozanları (3cilt)
2- Damdaki Saksağan
B.Ali Demirel 1-Doğu Anadolu Çıkmaz Sokak
2- Elazığ’da Sanayi Komisyon: 1881 tarihli Mamuratü’l-aziz
Vilayet Salnamesi
Komisyon Elazığ Mutfak Kültürü
Orhan Kılıç Elazığ Bibliyoğrafyası
Günerkan Aydoğmuş Ak Topraklar Üzerinde Bir İlçe, Ağın
Elgiad Yayını Anılarla Elazığ-I (Fotoğraflar)
Fırat Ünv. Yayınları Tarih içinde Harput
Muhtar Kutlu Şavaklı Türkmenlerde Göçer Hayvancılık
Bütün bu bilgilerin yanısıra Harput’un ve Elazığ’ın
kültürüne ait istifade edeceğimiz eserlerden “HAZAR ŞİİR
AKŞAMLARI GÜLDESTELERİ ” Hazar Şiir Akşamları programlarına
katılan şairlerin, özgeçmişleri ile şiirlerinden örnekleri
içeren bu eserlerin editörlüğünü ve organizatörlüğünü Şener
Bulut yapmıştır, şu ana kadar 2006 yılında yapılan 14. Şiir
Akşamları hariç diğerlerinin Güldesteleri neşredilmiştir.
DERGİ olarak da Elazığ’da Altan, Yeni Fırat, Harput, Hedef,
Nilüfer ve Bizim Külliye Dergileri yer almış, bunlardan
Altan, Hedef, Harput ve Nilüfer az sayıda, Yeni Fırat 36
sayı çıkmış ve 1967 de yayını sona ermiş, Bizim Külliye
yayın hayatına devam etmektedir.
Bir ilim, kültür ve irfan şehri olan Elazığ’da bu eserlerin
çıkması bizler için iftihar vesilesidir. Daha nicelerinin de
bu kervana katılmaları en halisane duygu ve temennimizdir.
Sabırla dinlediğiniz için teşekkür eder, saygılarımı
arzederim.
Ömer Faruk Er
Efendim, sunumlarından dolayı Dr. M. Naci Onur beyefendiye
teşekkür ediyoruz.
Değerli misafirlerimiz, saygıdeğer halkımız; şiirimizin
akbaşlı kartalı şair Bahaettin Karakoç Elazığ için bir Gazel
kaleme almıştı. Onun içerisinde Manas’la ilgili de bir mısra
vardı. Şimdi sizlere Bahaettin Karakoç’un bu nefiz Gazel’ini
okuyorum:
Bodur söğüt boyunda tepesi var, dağ’ı var;
Sanki enginlerinde pusu kurmuş yağı var…
Eğer başın dönmezse Harput’tan engine bak;
Işıktan hâsıl olmuş bahçesi var, bağı var.
Dut pekmezi tadında ezgiler döktürürken,
Yürüdüğün caddenin hem solu, hem sağı var.
İpini kıran kele kaçsın kaçtığı yere,
İzi çabuk bulunur, sağrısında dâğı var.
Hazar Gölü sevdalı, ondandır ki dalgalı;
Güzellik sür-git değil, onun da bir çağı var.
Elazığ’ın içinde dölek yürü, sağlam bas;
Demesinler aklında saklısı, kaçağı var.
MANAS kültür ocağı, has dostların mekânı,
Orada muhabbetin balı var, kaymağı var.
KARAKOÇ bu toprağın insanlarına hayran,
Çıralı gözlerinde bengisu membaı var…
Şair Bahaettin Karakoç’u da bu gazelle, şiiriyle anmış
olduk. Değerli misafirlerimiz Manas yayınevi açılış töreni
kapsamında on iki eserimizin yazar ve tanıtımına geçiyoruz.
Ben yazarlarımızı takdim etmeden önce hayat hikâyelerini
sizlere aktaracağım. Ardından da yazarlarımız sahneye
gelerek eserleriyle ilgili sizleri burada
bilgilendirecekler.
Evet; şimdi eserlerin tanıtım bölümüne geçiyoruz. İlk
eserimiz Nimri Dede ve ilk yazarımız Prof Dr Ahmet Buran.
Değerlli Hocamız Prof. Dr. Ahmet Buran, Keban-Aşağıçakmak
köyü doğumludur. 1984 yılında Fırat Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun
oldu. 1989 yılında Dr., 1995 yılında Doçent, 2001 yılında
Profesör oldu. Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığı, Sosyal Bilimler
Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müdürlüğü, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü Başkanlığı
görevlerinde bulundu. Yayınlanmış 12 kitabı, ulusal ve
uluslararası dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi,
toplantılarda sunulmuş birçok bildirisi vardır.
Prof. Dr. Ahmet Buran, hâlen Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde görev
yapmaktadır. Şimdi Prof. Dr. Ahmet Buran Beyefendiyi Nimri
Dede kitabı hakkında konuşmak üzere kürsüye arz ediyorum
Buyurun Efendim.
Prof. Dr. Ahmet Buran
Efendim hepinizi sevgiyle, saygıyla selâmlıyorum; hoş
geldiniz. On iki kitap ve on iki kişi buraya çıkacak. Biz
aslında kürsüye çıkınca uzun söz söylemeye alışkınız, çok
konuşuruz; sizin sabrınızı taşırırız, bunu biliyorum ve
dolayısıyla çok kısa bir tanıtım yapmayı düşünüyorum. Kitabı
nasıl hazırladım, çok kısa olarak ondan bahsedeyim.
1985 yılında ben Keban, Baskil ve Ağın Yöresi Ağızları
adında yüksek lisans çalışmamı yapmak için o yörede derleme
yaparken hocam Prof. Dr.Tuncer Gülensoy bu köye gitmiş ve
Nimri Dede’yle ve o köyden başka insanlarla görüşmüş.
Onların seslerini bir kasete kaydetmişti ve o kaseti bana
verdi. Bu kasette çalıştığım yöreden insanların sesleri var.
Bunları eserlerinizde değerlendirebilirsiniz, dedi. Ben
kaseti dinledim. Kasetin bir yerinde Nimri Dede şiir
okuyordu. Dğrusu pek de dikkate almadım, kaseti bir kenara
koydum. Aradan 15 yıl geçti. Sonra bir gün tekrar o kaseti
dinledim, şiirlerin farklılığını sezdim, derinliğine nüfuz
ettim. Bu şiirleri derleyip toparlayıp bir araya getirmek
gerekir, diye düşündüm. Nimri köyüne yeni adıyla Pınarlar
köyüne gittim ve Nimri Dede’nin 1986 yılında vefat ettiğini
öğrendim. Çocuklarıyla tanıştım, buluştum. Nimri Dede’nin
şiir defterlerini aldım. Şiirlerini Osmanlıca Arap
harfleriyle yazmıştı. 19 defteri vardı. Sonra onları kendi
içinde konularına göre tertip ettim, bir araya getirdim. Bu
kitap ortaya çıktı.
Hayatımızın her döneminde yaptığımız ve yaşadığımız her şey
takdir-i İlahi tarafından belirlenmiştir ve anı, zamanı,
bizim dışımızdaki bir irade tarafından belirlenmiştir. Bunun
en güzel göstergesi bu Nimri Dede şiirlerinin
kitaplaşmasıdır.
Kasette Prof Tuncer Gülensoy Hocamız, Nimri Dede’ye; “Senin
bu şiirlerini basalım, bunları kitap haline getirelim.”
diyor. O da; “Basılır beyefendi, zamanı gelince basılır.”
diyor. 20 yıl sonra demek ki vakit yeni gelmişti. Vakti
şimdi geldi ve ona bizler vesile olduk. Manas Yayıncılık
bunun külfetini üstlend, kitap çıktı. İnşallah kitabı
elinize aldığınızda, bu kitabın içindeki şiirlerin yazarı
olan Nimri Dede’nin nasıl bir insan olduğunu ve neler
yazdığını görecek ve takdir edeceksiniz. Ben Nimli Dede’yi
bir iki cümleyle şöyle tanıtmak isterim; o, tam manasıyla
bir Türk insanı; inancıyla, felsefesiyle, yaşam biçimiyle bu
toprağın sesi. Vatanını, milletini, ülkesini seven, dinine,
diyanetine bağlı, ayrılıklardan hoşlanmayan, birliği,
beraberliği savunan, cehalete düşman, bilgiyi öven ve bize
doğru hedefi, doğru yolu gösteren bir rehber. Bu şekilde ben
kısaca Nimri Dede’yi özetliyorum; kitabı, kitabın şeklen
nasıl düzenlendiğini de anlatmağa gerek yok diye
düşünüyorum. Sizler kitabı gördüğünüzde bunu kendiniz
müşahade edeceksiniz
Teşriflerinizden dolayı hepinize teşekkür ediyorum; saygılar
ve sevgiler sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Efendim Prof. Dr.Sayın Ahmet Buran’a Teşekkür ediyoruz
Evet, Manas Yayınları arasında yayınlanan bir diğer kitap
Elazığ Efsaneleri adını taşıyor. Eserimizin yazarı Prof. Dr.
İsmail Görkem, 1953 yılında Mustafabeyli [Ceyhan-Adana]
kasabasında doğdu. İlkokulu doğduğu beldede, ortaokul ve
lise öğrenimini ise Ceyhan Lisesi’nde tamamladı. Trabzon
Fatih Eğitim Enstitüsü [şimdiki Karadeniz Teknik
Üniversitesi Eğitim Fakültesi] Türkçe Bölümünden mezun oldu
(1972); daha sonra ise Ankara Üniversitesi Eğitim
[Bilimleri] Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünde
lisans öğrenimini tamamladı (1983). 13 yıl kadar orta
öğretim kurumlarında Türkçe/Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmenliği yaptı.
Türk Halkbilimi/ Halk Edebiyatı alanında Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans (1987) ve doktora
yaptı (1990). Daha sonra, aynı ana bilim dalında doçent
(1997) ve profesör (2002) oldu. 1999 yılından beri Erciyes
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
Basılmış birçok eseri bulunan Hocamızın yurt içi ve yurt
dışı kongre ve sempozyumlarda sunulmuş çok sayıda bilimsel
bildirisi ile 40’ın üzerinde dergilerde yayınlanmış makalesi
bulunmaktadır.
Şimdi sevgili konuklarımız Elazığ Efsaneleri adlı çalışması
ile ilgili konuşmasını yapmak üzere Prof. Dr. Sayın İsmail
Görkem’i kürsüye davet ediyorum. Buyurun Efendim
Prof. Dr.İsmail Görkem
Saygıdeğer misafirler; hepinize iyi akşamlar diliyorum.
İnsanın, yazdığı bir kitabı kendisinin tanıtması çok zor bir
şey. Bu kitabın temel nüvesi 1986 yılında Fırat
Üniversitesi’nde hazırlamaya başladığım bir yüksek lisans
tezine dayanmaktadır
Kitapta Elazığ’da derlediğim kaynak kişileri bizzat tespit
ederek, ses-kayıtlarıyla derlediğim 80 efsane metni yer
alıyor. Bu 80 efsane metni teypten deşifre edildi, metin
olarak çalışmada yer aldı ve bu metinler diğer efsanelerle
Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki ülkelerde Türk
dünyasındaki diğer efsanelerle mukayese edildi. Çalışmanın
sonunaysa yine Elazığ’la doğrudan ilgisi olan 5 bildiri,
makale ve çeviriyi koydum. Benim size söyleyeceklerim bu
kadar. Çok teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Ömer Faruk Er
Prof. Dr. İsmail Görkem’e de teşekkür ediyoruz.
Değerli misafirlerimiz Yine sayın Prof. Dr. Harun Güngör’ün
Balkan Yarımadasında Türk Kavimleri isimli eseri Manas
Yayınları arasında kitapseverlerin takdirine sunuldu
Prof. Dr. Harun Güngör, 1949 yılında Kayseri ili, Sarıoğlan
ilçesi Üzerlik köyünde doğdu. 1974’te Kayseri Yüksek İslam
Enstitüsü’nden mezun oldu. 1976 yılında Sarıyer İmam - Hatip
Lisesi meslek dersleri öğretmenliğine atandı. 1982 yılında
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi
Anabilim Dalı’nda “Gagauzlar (Gagavuzlar)’in Dini İnanışları
Üzerine Bir Araştırma” adlı doktora çalışması ile “İlahiyat
Doktoru” unvanını aldı. 1983’te Erciyes Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Yardımcı
Doçentliğine atandı. 1988’de Doçent; 1994’te de Profesör
oldu. Hâlen Dinler Tarihi Anabilim Dalı Başkanı olarak bu
görevini sürdürmektedir.
Yayınlanmış 10 kitabı, ulusal ve uluslar arası dergilerde
yayınlanmış makaleleri, ulusal ve uluslar arası
toplantılarda sunulmuş birçok bildirisi vardır. Şimdi Prof.
Dr. Harun Güngör’ü Balkan Yarımadasında Türk Kavimleri
isimli eserini tanıtmak üzere kürsüye çağırıyorum Buyurun
Efendim.
Prof. Dr. Harun Güngör
Muhterem dinleyiciler, hepinize iyi akşamlar diliyorum. Her
şeyden önce bir yanlışı düzeltmek istiyorum; “Balkan
Yarımadasında Türk Kavimleri” adlı kitap aslında benim
kitabım değil. Yayına hazırlamada büyük oranda emeğim geçmiş
olmasına rağmen bu kitap Rus istihbaratında çalışmış bir Rus
yazarın hatıralarını içeren bir kitap. Valentin Moşkov diye
bir istihbaratçının kitabı.
Bu kitabın içerisinde oldukça ilginç bilgiler var. Kitabı
Çuvaş Türkolog Elena İvanova’ya ben tercüme ettirmiştim.
Moşkov’un kitabı 60 sayfa civarında bir kitapçık idi. Bunu,
bu kitabın arkasına Çek tarihçi Konstantin İreçek’in Almanca
olan bir kitabında Sorguçlarla; yani Trakya’da yaşamış
Gagauuzlarla ilgili bir bölümü de başka bir Almanca bilen
bir arkadaşa tercüme ettirerek kitabın sonuna ekledim.
Sadece benim kitaba olan katkım, önüne bir önsöz ve arkasına
bir sonsöz yazmakta ibaret. Onun için kitap, özellikle
Balkan tarihi açısından, Balkanlarda yaşayan Türkler
açısından oldukça önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Kitap
küçük olmasına rağmen bu özelliğinden dolayı da Şener Beye
böyle bir kitap olduğunu, bunu yayınlayıp yayınlamayacağını
sordum. O da böyle bir kitabı yayınlayabileceğini bize
bildirdi. Ben her şey için Şener Bulut’a ve Manas
Yayıncılık’a teşekkür ediyorum ve bu kitabın en azından
ihtiva ettiği bilgilerin iyice değerlendirilmesi gerektiği
kâinatindeyim. Hepinize teşekkür ediyor, iyi akşamlar
diliyorum.
Ömer Faruk Er
Sayın misafirler; sıra “İkindi Işığı” adlı kitabın
tanıtımında. Bu bir şiir kitabıdır ve şairi Yard. Doç. Dr.
Tarık Özcan, Fırat Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı
sahasında çalışmalarını sürdürmektedir.
Şair Tarık Özcan, 1955 yılında Yeşilbayır’da (İstanbul/
Hadımköy) doğdu. İlkokul ortaokul ve lise öğrenimini
Elazığ’da tamamlayan Tarık Özcan, Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirdi.
Yurdun çeşitli yörelerinde Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmenliklerinde bulundu.
1993 yılında Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümüne öğretim görevlisi atanan Şairimiz
“İlhan Berk, Hayatı, Sanatı, Eserleri, Şiirin Yapı ve Tema
Bakımından İncelenmesi” isimli çalışmasıyla yüksek lisansını
1995 yılında tamamladı. 1995 yılından beri ayın enstitüde
sürdürdüğü “Oktay Rifat’ın Şiirlerinin ve Romanlarının
İncelenmesi” isimli çalışmasını 1999 yılında tamamlayarak
doktor unvanını aldı.
2000 yılından beri Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim
Dalında Yardımcı Doçent Doktor olarak çalışmaktadır. Şiirin
Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç isimli eseri 2003 yılında
yayınladı.
Şair Tarık Özcan’ı, İkindi Işığı şiir kitabı hakkında bilgi
vermek üzere kürsüye çağırıyorum. Buyurun Efendim.
Yard. Doç. Tarık Özcan
Saygıdeğer misafirlerimiz hoş geldiniz. Bende kısa bir
tanıtım yapacam 28 yıldır Türkiye Türkçesinin ışığında
yolumuzu bulmaya çalışıyoruz Amacımız Türkiye Türkçesini
çocuklarımıza ve insanlarımıza doğru bir biçimde öğreterek
bu ülkenin dilini bir sanat dili yapmaktır Ben her şeyden
evvel şuna inanıyorum ki bir millet topraklarını
kaybedebilir lakin dilini kaybettiği zaman bütün
bağımsızlığını yitirir. Bunun için dil bir vatandır.
Bu şiir kitabımızın ilk şiiri 1977 Ankara Gazi eğitim 3
sınıf yazılmış bir şiirdir. Son şiirim 2003 yılında
Elazığ’da Fırat Üniversitesinde yazılmıştır Samsun’da,
Malatya’da yazılan şiirler var. 30 yıllık bir ömrün dile
yansıması oluyor. Bir dilin rüyasını görerek yazılmış
şiirlerdir.
Havayı biraz yumuşatmak istiyorum onun için ne yapmak
istediğimi bir şiirle sizlere daha iyi anlatacağımı
zannediyorum:
Davete Geldim
Dünyaya bir kuşluk vakti geldim.
Giyindim gülüm bir nisan yağmurunu,
Yollara düşmedim bir dağ yamacından geldim.
Siz istemeden kendi ışığımla geldim.
Bir ağaç niçin konuşmaz, bir dağ niçin yürümez ?
Ben bütün yerleri mühürleyerek geldim.
Sevgiler niçin kısadır kalbinizde?
Yeşil bir kalemle kalbinizi çizmeye geldim.
Ben bütün çağların bahara müjdesiyim,
Yağmur bileklerimde nice Yunus dirilir.
Bil ki bu sevda için bin kurban vermişim.
Sizi bir gül devrine şimdi davete geldim
Ben buralı değilim başka ülkeden geldim.
Ürperdim tükenecek yüreğimde tebessüm.
Yollarda ışık yiyen nice çekirge gördüm.
Ben buralı değilim bir ses olmaya geldim.
Saygılar sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Yrd. Doç. Dr. Sayın Tarık Özcan’a teşekkür ediyoruz.
Saygıdeğer misafirler; Manas Yayıncılık, ilk yayın
faalilyeti olarak ilimizde 60 yıldır yazılarıyla kültür
hayatımıza hizmet veren kıymetli hocamız Şükrü Kacar için
bir armağan eser hazırlamaya karar verdi. Yazı Hayatının 60.
Yılında Şükrü Kacar Armağanı adlı bu kitapla Manas
Yayıncılık yayın hayatına başlamış oldu. Bu kitap bizce,
yazan insana vefa, kalem erbabına saygı ifadesi taşıdığından
oldukça manidardır.
Önce Şükrü Kacar kimdir?
Şükrü KACAR 1927 yılında Elazığ’ın Kovancılar İlçesi’ne
bağlı Kacar Köyü’nde doğdu. Akçadağ Köy Enstitüsü’nden 1944
tarihinde mezun oldu. Aynı yıl öğretmen olarak Elazığ ili
emrine verildi.
1947 tarihinde Kovancılar Köyü başöğretmenliğine, 1950
yılında Palu Bölgesi Gezici Başöğretmenliğine atandı.
Gazi Terbiye Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü 1957 tarihinde
bitirdi. Mardin’e İlköğretim Müfettişi olarak atandı. Yurdun
çeşitli yörelerinde öğretmenlik de yapan Şükrü Kacar 1968
tarihinde bağımsız olarak Elazığ Belediye Başkanlığı’na
seçildi.
Mardin’in Sesi, Cumhuriyet, Elazığ’da çıkmakta olan Elazığ,
Yeni Harput, Turan, Nurhak gazetelerinde günlük köşe
yazıları yazdı. Ayrıca Varlık, İmece, Gayret, Köy ve Eğitim,
Eğitim Hareketleri, Sesimiz, Zamantı, Yağmur, Akçadağ
Dergisi, İlköğretim Gazetesi, Samsun Medeniyet Gazetesi,
Salihli’de çıkmakta olan Bizim Ece, Ankara’da Gülpınar gibi
dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Anadolu Basınından beş
kez birincilik ödülü aldı.
60 yıldan beri yazmakta olan Şükrü Kacar’ın, yirmi binin
üzerinde makale ve köşe yazısı bulunmaktadır. Başta(Köyü
Tanıma Semineri Notları, Öğretmenin Meslek Savaşı, Bu
Toprağın Yaşayan Ozanları (I,II, II, III. Cilt), Damdaki
Saksağan, (Fırtınalı Yıllar, Düşünceler, Devrimleri,
İlkeleriyle Yaşayan Atatürk, Alamadılar Benden Beni,
Bulutlara Kaptırdım Umutlarımı) gibi eserleri bulunmaktadır.
1998 yılında Elazığ’da örnek aile seçilerek Aile Beratı
aldı.
Hâlâ Elazığ Nurhak Gazetesi’nde başyazar olarak günlük köşe
yazılarını sürdürmektedir.
Şimdi R. Mithat Yılmaz, M. Şener Bulut, Recep Bağcı, Hasan
Özçam, Rıdvan Kaya, Bedrettin Keleştimur ve Mustafa Öz
isimli bir grup vefalı insan tarafından hazırlanmış olan
Yazı Hayatının 60 Yılında Şükrü KACAR Armağanı isimli eserle
ilgili olarak konuşmak üzere Sayın Şükrü KACAR Hocamızı
alkışlarla sahneye almak istiyorum. Buyurun Hocam.
Şükrü Kacar
Başta Sayın Valimiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarımız
Sayın İsen, Milletvekilimiz Sayın Türkoğlu olmak üzere
hepinizi saygı sevgilerle selâmlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Bugün çok ayrıcaklı ve güzel günlerden birini yaşıyoruz.
Manas Yayıncılık, şu çok kısa zamanda birçok başarılara ve
güzel kültürel etkinliklere imza atarak, gönüllerimize girme
mutluğuna ulaşmıştır Doğunun kültür merkezi olarak bilinen
Elazığ’da, kısa zaman içinde bu kadar kitabı hazırlamak,
bastırmak ve okuyucuya sunmak ne kadar zordur, bilirsiniz.
Adıma hazırlanan “Armağan” kitabının daha önce düzenlenen
tanıtımında MANAS, iki gün boyunca birbirinden güzel
programlar hazırlamış; Ankara’dan, diğer birçok kentlerden
gelen konukların katılımıyla unutulmayacak görüntüler
sergilemişti. Hakça söylemek gerekirse o iki gün içerisinde
ben hayatımın belki de en mutlu anlarını yaşamıştım. Bu
geniş kapsamlı programlara Ankara’dan bilim adamı Kerim
Sunguroğlu, Kadirhan Sunguroğlu, tanınmış şairlerimizdin
İstanbul’dan gazeteci Rahim Er de katılmış bulunuyordu.
Armağan kitabında Belediye Başkanı Sayın Süleyman
Selmanoğlu, Rektör sayın Prof. Dr. M. Hamdi Muz olmak üzere
birçok değerli insan yazılarıyla yer almış bulunuyorlardı.
Manas Yayıncılık ve ona hayat veren arkadaşlarımı
huzurunuzda bir güzelce kutlamak istiyorum. Gerçekten bir
büyük sorumluluğu yüklenmiş bulunuyorlar. Günümüz
koşullarında ve kısır olanaklarla bu denli hizmetleri
geçekleştirmeleri, kısır olanaklarla bu tür etkinliklere
imza atmaları bizi umutlandırdı. Böyle bir güzel amaçla yola
çıkan bu arkadaşlarımıza yeterince yardım etmek de bizlere
düşüyor. Valiliğimizin, Belediyemizin ve Üniversitemizin
çeşitli resmi ve sivil kuruluşlarımızın yardım ve
desteklerini kuşkusuz takdir edenlerdeniz
Manas Yayıncılık denince, başta sevgili Şener Bulut ve
onunla beraber arkadaşlarımız akla gelir. Çekinmeden
diyebilirim ki Valiliğimizin himayesinde her yıl gündeme
taşınan uluslarası Hazar Şiir Akşamları’nda da bu kültür
erenlerimizin imzaları bulunmaktadır. Bütün bu yapılanlar bu
arkadaşlarımızın el birliğiyle gündeme taşıdıkları ve
başardıkları hizmetler olarak görülmelidir. Bir
değerbirlilik örneği olarak bizi de buraya, bu güzel geceye
taşıyan bunlardır. Bu durumda bizlere sadece teşekkür etmek
hakkı düşmektedir. Bu büyük düzenlemeyi hazırlayan ve bu
geceye taşıyan değerleri huzurunuzda bir kez daha selâmlıyor
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bu arada kardeş Türk ülkelerinden, Azerbaycan’dan zahmet
edip buralar gelip ve bu gecemize katılan Azerbaycan
yazarlar birliği başkanı değerli insanı Anar beyefendiye ve
diğer konuklarımıza şahsım ve arkadaşlarım adına derin saygı
ve şükranlarımı sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Eğitimci, gazeteci, şair ve hocamız Sayın Şükrü KACAR’a
tekrar teşekkür ediyoruz konuşmalardan dolayı.
Şimdi sıra Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’da.
Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, 1946’da Sorgun-Yozgat’ta doğdu. İlk
ve orta öğrenimini Sorgun, Kırıkkale ve İstanbul’da
tamamladı. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni
bitirdi. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâbı Tarihi
Enstitüsü’nde Yüksek Lisans Eğitimi aldı. Bir süre Tarım
Bakanlığı’nda, daha sonra TRT’de çalıştı. TRT’de denetçilik
görevi yanında kültür ve tarih programları hazırladı. Bu
kurumda İstiklal Savaşı’nda “Milletimiz” adlı program
dizisiyle halkın İstiklal Savaşı’na olan katkılarını
anlattı. Dede Korkut hikâyelerini ülkemizde ilk defa bir
bütün olarak radyo için dramatize etti Bu çalışmasından
dolayı 1987 yılında Millî Kültür Vakfı, Yılmaz’a Millî
Kültüre Hizmet Ödülü verdi. Tarihte Büyük Türk Devletleri
konulu belgeselin drama dizisini hazırladı. Gap-TV’de kültür
sohbetlerinde bulundu. 1992’de TRT’den emekli oldu,
gazeteciliğini basında Yazar ve Yönetmen olarak sürdürdü.
Çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Uluslararası Hazar
Şiir Akşamları’na katıldı. Fırat Havzası Gazeteciler
Cemiyeti tarafından 2001 yılının başarılı gazetecisi
seçildi. Şiir, Hikâye, oyun, senaryo ve araştırma dallarında
eserler verdi. Mehmetçik üzerine yazılmış şiirleri ilk kez
bir antolojide topladı. Şiirleri şarkı ve ilahi formunda
bestelendi. 1966’dan beri şiir, öykü ve araştırmalarını
günümüze kadar çeşitli sürelerle toplumumuza ulaştıran
Yılmaz’ın birçok basılmış ve basma hazır eseri bulmaktadır.
Şimdi, Türk Budunları Ortak Ata babaları isimli kitabın
tanıtımını yapmak üzere Sayın Mevlüt Uluğtekin Yılmaz
Beyefendiyi kürsüye davet ediyorum. Buyurun efendim.
Mevlüt Uluğtekin Yılmaz
Saygıdeğer dinleyiciler; söylediğim gibi ben
Yozgat-Sorgunluyum. Ama memleketimde de beni artık Elazığlı
diye söz ediyorlar. Oradaki bir gazeteye de yazıyorum;
doğrusu, bir şikâyet değil ama sizinle tanışmak istiyorlar.
Bu yakın ilgimden dolayı farklı bir şekilde merak sarıyor
yüreklerini. Ben de anlatıyorum; sizdeki tarihten gelen
süzülmüş kültürü, çağdaş kültürle kişiliğimizi mecz etmiş
halimizi anlatıyorum. Şaşırıyorlar, gıpta ediyorlar;
kıskanmıyorlar sevgili hemşerilerim.
Bu Türk Budunları kitabım, Baküde 1997 yılında Türk
Halklarının Ortak Atababaları adıyla yayınlandı. Daha sonra
Türkiye Diyanet Vakfı bunu Kırgız lehçesine çevirdi;
sanıyorum orada da yayınlandı. Türkiye Türkçesinde
yayınlanmasını istiyordum. Diyanet Vakfı dedi, biz
yayınlayacağız. 1999 yılında bir kriz geçirdi Türkiye; beni
çağırdılar. Dizilmiş halde kitabı verdiler. Bunu herhangi
bir yayınevine götür yayınlarlar, dediler. Fakat ben hiçbir
yayınevine vermedim. Neden vermedim; onu da biliyorum.
Burayla ilişkim vardı ve Şener Bulut’u tanıdım. Kişi
önemlidir; kurumlaşma da önemlidir şüphesiz. Ama kurumların
temellerini atan kişilerdir ve Şener Bulut’un şahsında
kedini aşmışlığı gördüm, yaptığı hizmetlerde kendisinin
görünmediğini gördüm; bu benim hayranlığıma sebep oldu.
Nihayet kitabımı Manas’a verdim ve kitap çıktı. Burada ben
Oğuzhan’la beraber savaşa gittim, Fuzuli’yle efendim,
Nizamî’yle şiirden söz ettik ve ben Nasrettin Hoca’yla göle
maya çaldım. Köroğlu’yla at koşturduk, Timur’la ortalığı
karıştırdık ve M. Kemal Türkçesiyle yeni bir Türkiye’yi
kurduk. Şehriyar’la ağladık ve Türkçe yazdık ve uçaklara
kement taktık Osman Batur ile. Böyle bir kitaptır işte Türk
Budunlarının Ortak Atababaları. okuyunca zevk alacağınızı
ümit ediyor ve hepinize çok teşekkür ediyorum. Sağolun.
Ömer Faruk Er
Efendim Sayın Mevlüt Uluğtekin Yılmaz Beyefendiye çok
teşekkür ediyoruz
Şimdi ise sırada Hadi Önal Hocam var; buyurun Hocam.
Hadi ÖNAL
Hedef derya, dua yağmur
Sen dilersen yağar durur
İstemezsen yanar huzur
Har kapıda, söz anahtar
Yürekten de doğru olsun
Çiğ olmasın tartsın usun
Akarsular tutmaz yosun
Sır kapıda, söz anahtar
Şiir, sözün elenmişi
Bin yanmayan bilmez işi
Yola getirir keşişi
Zor kapıda, söz anahtar
Aklın rüya âlemindeki uyanıklığını, kimi zaman da duygu
denizinin derinliklerinden gelen çığlıklarını ifade eden
şiir sözün elmasıdır. Söz; onunla derinleşir, şifrelenir,
billurlaşır.
Ben, bu kitabımda ömür bahçeme değişik zaman dilimlerinde
bazen yıldırım bazen bir kırağı gibi düşen aşk ve
sevgilerimi, umut ve hayallerimi; kimi anlardaki hüzün ve
gözyaşlarımı; kimi zaman da isyanlarımı kelimelerin gücüne
sığınarak ifade etmeye çalıştım.
Kitap, dört ayrı bölümden meydana geldi:
Hakka yakarışlarımı dile getirdiğim, tasavvuf ağırlıklı
şiirlerimi “Özümde Öz Sultanım” adını verdiğim ilk bölümde
topladım. İkinci Bölüm olan “ Yapılana Ad Koy” başıboş
olduğunu zanneden onun için de ne yaparsam yanıma kar kalır
düşüncesini benimseyen ve bu doğrultuda hareket eden bazı
insanların kokuşmuşluklarına karşı duyduğum isyanlarımı dile
getirmeye çalıştım.
Kitaba adını veren üçüncü bölüme ise şiire ilk başladığım
lise yıllarımdan itibaren yazdıklarımdan bir kısmını aldım.
“Harput’a Özlem” dördüncü ve son bölüm. Harput’un geçmişi
her şairin duygu dünyasına değişik bir biçimde uzanır. Bu
bölüme de Harput ve Hazar Gölü ile ilgili olarak dört adet
şiirimi aldım. Ömür bahçemin en nadide çiçekleri olarak
nitelendirdiğim bu şiirlerimi siz değerli okuyuculara
sunmaktan büyük bir mutluluk duymaktayım. Sözün gücünün ve
sihrinin sonsuzluğuna inanan bir kişi olarak şiir dünyasının
maviliklerinde tekrar buluşmak ümidi ile sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Sayın Hadi Önal’a da teşekkürlerimiz sunuyoruz Evet Manas
Yayınları tanıtımı töreni devam ediyor. Lütfi Parlak, 1955
yılında Elazığ’a bağlı Halezür köyünde doğdu. İlk ve orta
öğrenimini Elazığ’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1977
yılında bitirdikten sonra Edebiyat öğretmenliği yaptı. 1980
yılında yedek subay olarak vatani görevini tamamladıktan
sonra Uşak Eşme Lisesi’ne gönderildi; bir buçuk yıl burada
müdür vekilliği yaptı. Sonra asaleten Akçadağ Öğretmen
Lisesi’ne müdür olarak tayin edildi. Bilahare müdürlük
görevinden istifa ederek Elazığ Fatih Lisesi’ne atandı.
Merkez Endüstri Meslek Lisesi ve Mehmet Akif Ersoy
Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliği yaptı. Daha sonra Elazığ
Lisesi’ne müdür olarak tayin edildi. Hâlen bu görevini yapan
Lütfi Parlak’ın yayınlamış Yukarı Fırat’ta Tarihî Eserler
adlı kitabı vardır. 1985’ten beri mahalli gazetelerde
hHaftalık köşe yazıları, edebî dergilerde makaleleri
yayınlanmaktadır. Fırat TV’de iki buçuk sene Kültür
Dünyamızdan adlı programı yönetti. Halen Elazığ Lisesi
Müdürü görevini yürüten Parlak, Nurhak gazetesinde de köşe
yazarlığını sürdürmektedir. Şimdi Behramoğlu Balak isimli
eserini tanıtmak üzere Sayın Lütfi Parlak’ı sahneye davet
ediyorum. Buyurun.
Lütfü Parlak
Kıymetli dinleyenlerim.
İzninizle, Balak Gazi romanım hakkında sizlere kısa bir
bilgi sunmak istiyorum.
Neden Balak Gazi Romanı Yazıldı?
Efendim toplumları millet yapan, sahip oldukları tarihî
değerleridir. Onları tanımak ve sevmek bizi, bir araya
getiren ve kenetleyen önemli bir bağdır.
Bu anlayıştan yola çıkarak bu toprakları bize vatan yapan
atalarımızı tanıtmayı ve dolayısıyla Balak Gazi’yi işlemeyi
uygun gördüm.
Balak Gazi mi, Belek Gazi mi?
Tarihçi olmadığıma göre böyle bir tartışmaya girmem abes
olur. Yöremizi tanıtan yazarlarımızdan merhum Nurettin
Ardıçoğlu’nun Balak Gazi, İshak Sunguroğlu’nun Belek Gazi
olarak adlandırdığı bu ünlü komutana Urfa tarihinde de Bilek
Gazi dendiğine rastladım.
Tarih araştırmacılarının çoğuna göre bu şahsın esas adının
Belek Gazi olduğu malumumuzdur. Ancak yöremizdeki tanınan ve
sevilen adının da Balak Gazi olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ben de hem romanımın ana çatısını oluşturan merhum Nurettin
Ardıçoğlu’nun “Balak Gazi” kitabından, hem de yöremizde
tanınan adın Balak Gazi olduğundan bu adı romanıma isim
olarak vermeyi uygun buldum. Bana göre mesele; onun Türk
Tarihindeki yeri ve yeni nesle olan örnekliğidir.
Balak Gazi Romanının Özü:
Tarihimize renk katan her sima, bizim için kıymetlidir. Hele
Anadolu’yu Türk milletine ikinci yurt yapanlar ve orayı
elimizden almaya çalışanlara karşı dişini tırnağına
takanlar, daha da önemlidir.
Diğer bir deyişle; başında Alpaslan, ortasında Fatih sultan
ve günümüzde de Atatürk’ün olduğu Anadolu tarihi, her şeyden
önemlidir. İşte onu korumak için, tarihî simalarımız bize
güç verecektir.
Sultan Alpaslan’ın Kumandanlarından Artuk Beyin torunu Balak
Bey, Behram Beyin oğludur. Babası erken yaşlarında ölünce
Amcaları Sökmen ve Ilgaz Beylerin yanında büyümüştür.
Alpaslan’ın ölümüyle Anadolu’ya gelen Balak Beyin hayatı,
Haçlı savaşlarında geçer. Bilhassa Kudüs Kralı Baudoin ve
yeğeni Urfa Kontu Josselin, onun hayatının değişmez iki
düşmanıdır. Onlarla ölünceye kadar mücadele eder. Balak
Gazi, dalgalı Türk Tarihinin usanmaz savaşçılarından
biridir. Harput hükümdarı olmasına rağmen buraya yerleşip
sakin bir hayatı tercih etmemiştir. Mezarının Halep’te
olması da bu mücadelenin neticesidir.Balak Gazi iki defa
evlenmiş. Ancak onun evlilikleri de hep savaş planlarının
bir halkası olmuştur. Malatya hükümdarı ve Kılıç Aslan’ın
dul eşi olan Ayşe Hatunla evlenmesi bu politikanın
gereğiydi. Palu’yu kendisine zorla yurt edinen Balak Bey,
Ayşe Hatunla evlenince birkaç avantajı emeksiz elde etmiş
olur. Bunlardan;
Birincisi; Hem savaşsız Malatya hükümdarı olmuş, hem de
Kılıç Aslan gibi ünlü bir Selçuklu komutanının ordusuna ve
ününe kavuşmuştur. İşte Mengücekleri bu sayede dağıtır. İşte
Bizans’ın Trabzon valisi Gavras’ı bu sayede esir alır.
İkincisi; İkinci evliliği ile Suriye’nin Fethi bir anlamda
tamamlanmaya çalışılır. Selçuklu hanedanından olan Ferhunde
hanımla evlenerek o bölgeyi manevi nüfuzuna almış olur. İşte
bu güçle Urfa-Kudüs-Antakya bölgelerini Haçlılardan
temizlemeye çalışır. Çalışır ama bu projede Balak Gazinin
önüne ilk çıkan engel, gene kendi kanında ve soyundan Menbiç
Kale komutanı Hisan’la kardeşi İsa olur.
O da önce Menbiç üzerine yürür. Fırsat kaçırmak istemeyen
Josselin’de bütün gücüyle müttefiki olan İsa’ya yardıma
gelir. Kale önünde korkunç bir savaş başlar. Neticede
Josselin’in ordusu perişan olur ve kendisi de kaçar.
Kovalamaca başlayınca Artuklu beyi, Menbiç’in alınma işini
amcası oğlu Timurtaş’a bırakır. Giderayak zırhını giymeden
kuşatmayı denetlemeye çıkan Balak Beye doğru kaleden uğursuz
bir ok fırlar. Sol köprücük kemiğinin altına saplanır.
Hisan’ın mı, İsa’nın mı yoksa kaledeki ateşperestlerden
birinin mi attığı okla nefesi daralan Balak Gazi; “Bu ok,
bütün Müslümanları katletti.” diyerek gözlerini semaya
diker.
Yenilginin içinde gülme fırsatı bulan Josselin, bu duruma
oldukça sevinir. Hatta Balak Gaziyi öldüren oku, harp
esnasında kendisinin attığını söyleyerek keyif çıkarır.
Aslında Jooselin’in sözü doğru olsaydı belki daha iyi
olurdu. En azından acısı daha az olurdu. Kendisiyle
işbirliği yapan hain yerli işbirlikçilerinin oku, Türk
milleti için daha öldürücü olmuştu. Aynı oku bugün de
maalesef sırtımızda hissediyoruz.
Sonuç olarak..
Müteşekkir olduğum Manas Yayıncılık tarafından bastırılıp
okuyucularımıza sunulan Balak Gazi, benim ikinci kitabım ama
ilk romanımdır. Muhterem dostum şair Ali Akbaş Beyefendi,
büyük sabır göstererek romanımı tabiri caizse yeniden yazar
gibi düzeltmeler yaptı. Ona şükranlarımı sunarken kitabımı
da kendilerine ithaf ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Efendim, Sayın Lütfi Parlak’a da teşekkür ediyoruz.
Yurdal Demirel, 10 Mart 1980 tarihinde Elazığ’da doğdu ilk,
orta ve lise öğrenimini Elazığ’da tamamladı. 1996 yılında
başladığı Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu. 2000 yılının ekim
ayında Mardin Kızıltepe ilçesi Atmaca Köyünde öğretmenlik
yapmaya başladı. Aynı yıl aralık ayında Çanaklı İlköğretim
Okulu’na tayin edildi. 31 Temmuz 2002,-31 Mart 2003
tarihleri arasında Ankara Mamak Muharebe Eğitim Bilgi
Sistemleri Okulu’nda vatani görevini tamamladı. Halen
Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Körsu İlköğretim
Okulu’nda görev yapan Yurdal Demirel evli bir çocuk
babasıdır.
Ortaokul yıllarından itibaren Harput ve yöresiyle ilgili
araştırmalar yapan Yurdal Demirel, edebiyatla da
ilgilenmektedir. Yurdal Demirel’in bir kısım araştırma ve
edebi yazıları ulusal ve mahalli basında yayınlanmıştır.
Şimdi Sayın Yurdal Demirel’i Bulutluoğulları ve Pulutlu
Halil Efendi / Hayatı ve Hatıraları isimli eserini tanıtmak
üzere sahneye davet ediyorum. Buyurun.
Yurdal Demirel
Sayın Valim, Sayın Milletvekilim ve Sayın Müsteşarım başta
olmak üzere bu gece burada bizleri yalnız bırakmayan bütün
kıymetli dinleyiciler. Harput ve onun devamı olan Elazığ,
Anadolu’muzdaki şehir ve kültürün en güzel şekilde
birleştiği ve şehir kültürüne sahip sayılı şehirlerimizden
biridir. Dayanışma, bu şehir kültürünün getirdiği en önemli
sonuçlardan bir tanesidir. Bu dayanışma sonucu olarak da
sivil örgütler, sivil toplum örgütleri ve sivil üstünlük
doğal olarak meydana gelmektedir. Bu gün Anadolumuzda yeni
bir ufuk açan Manas Yayınevi, Manas gönülevi, Manas
kültürevi adına her türlü adı vereceğimiz Manas Yayıncılık
Elazığ’daki bu şehir kültürünü ve bu dayanışmanın en güzel
örneklerinden bir tanesidir. Şener Bulut önderliğinde birkaç
gönüllünün bir araya gelerek meydana getirdiği bu gönülevi,
bugün bizlerin on iki eserini bir arada toplamış
bulunmaktadır. Ben burada emeği geçen herkese teşekkür etmek
istiyor ve sizlere burada iki eserin tanıtımını uzun uzun
anlatıp da sabrınızı taşırmak istemiyorum. Evet, bu kitabı
bizler hazırladık; fakat kitabın gerek basımında, gerek
teknik kısımda emeği geçen bütün arkadaşlara, işin mutfak
kısmında emeği geçen nice Bulutlulara, nice Bağcılara, nice
Kavuranlara; hepsine tekrar teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
Ömer Faruk Er
Efendim; Sayın Yurdal Demirel’e de teşekkür ediyoruz.
Değerli misafirlerimiz; bugün aramızda Şairler Kardeştir
isimli kitabın yazarı Sayın Reşat Gündüz de olacaktı. Ancak
rahatsızlığı nedeniyle bugün aramızda bulunamayacaklar.
Kendilerine buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Bir an önce sağlığına kavuşarak tekrar aramızda olmalarını
temenni ediyoruz. Evet Reşat Gündüz Beyfendiyi de böylece
anmış ve alkışlamış oluyoruz.
Şimdi de Şiir Şiir Elazığ adlı Elazığ-Harput Şiirleri
Antolojisi’nin hazırlayıcısi R. Mithat Yılmaz’da sıra.
R. Mithat Yılmaz, 12 Kasım 1948’de Elazığ’da doğdu. Uzun
yıllar yurdun muhtelif yerlerinde öğretmenlik yaptı. 2004
yılında emekli oldu. Hâlen Elazığ’da çıkan Günışığı
gazetesinde haftada bir şiir, sanat, kültür, eğitim gibi
konularda yazılar yazmakta; kitap tanıtımı ve eleştirileri
yapmaktadır. Öğretmelik yıllarında çıkardığı Kuşdili
okul/çocuk dergisinden dolayı 2002’de Fırat Havzası
Gazeteciler Cemiyeti tarafından kendisine hizmet ödülü
verildi. Şiirlerinin bir bölümünü Kuş Defteri adlı kitapta
toplayan; bütün güzel sanatlar gibi şiiri de bir arayış
olarak kabul eden R. Mithat Yılmaz; “Bana gelince henüz
aradığım şiiri bulamadım.” demektedir.
Şimdi Sayın R. Mithat Yılmaz’ı Şiir Şiir Elazığ adlı
kitabını tanıtmak üzere sahneye davet ediyorum. Buyurun
Efendim.
R. Mithat Yılmaz
Eğer diyorsanız; bu son konuşmacılar da artık sıktı; o zaman
ben size bir fıkra anlatayım:
Adamın biri arkadaşına malûmatfuruşluk arz edecek. Diyor ki;
“Biliyor musun, tren kazalarında ölüm olayları en çok son
vagonda meydana geliyormuş.”
Arkadaşı, o saat çözümünü buluyor bu işin; “Madem öyle,
diyor; trenin sonuna vagon koymasınlar.” Bu programların
sonuna da -lütfen yapımcılara söyleyin- konuşmacı
koymasınlar; sizin de sabrınız taşmasın.
Şimdi Efendim; şiir bir arayıştır demiştim, biyografimi
okuyan arkadaş öyle dedi.
Evet, şiir bir arayıştır. Ben de Elazığ şiirlerini aradım,
araştırdım ve böyle bir kitapta topladım. 183 şairden 339
şiir. 20 yılın ürünü. Belli bir kurala uyarak onları sıraya
koymadım. Kitabın “İçindekiler” kısımına bakacak olursanız
nasıl bir sistemle onları dizdiğimi göreceksiniz. Önce
Harput’la başladım işe. Elazığ’ın çekirdeği, nüvesi
Harput’tur, dedim; Harput’la yola çıktım. Elazığ şiirlerini
aldım akabinde, ilçelerine geçtim. Pertek ile Çemişgezek’i
Elazığ’dan ayrı düşünmedim. Böyle bir sistemle/sıralamayla
448 sayfalık Şiir Şiir Elazığ vücuda gelmiş oldu.
Bu alanda ilimizde ilk ve tek eser olan Şiir Şiir Elazığ’ı
daha önce başka kurum ve kuruluşlar basmak istediler; ancak
nasip olmadı. Nasip ve kısmet Manas Yayıncılık’a imiş.
Müteşekkiriz.
Şunu söylemeyi unutmayayım; daha şimdiden elimde, bu kitaba
almadığım/alamadığım, koymadığım/koyamadığım birçok şiir
birikti. Kitabın basılmakta olduğunu duyan birçok arkadaşım,
şair dostum; “Keşke haberim olsaydı; benim filan şiirim de
vardı, falan şiirim de vardı.” dediler. Ama ziyanı yok,
getirin dedim, getirdiler; yeni bir dosya oluşmaya başladı.
Nasip olursa, ileride belki bu kitabın ikinci bir başkası
yapılır, belki ikinci bir cildi çıkar, çıkabilir. Zaten
kitabın önsözü mesabesindeki Birkaç Söz’ünde de biz bunu
ifade ettik. Dedik; elinde bizim bu kitaba almadığımız; ama
alabileceğimiz, koyamadığımız; ama koyabileceğimiz şiirleri
olanlar adresimize lütfen iletsinler.
Hepinize bu şiir akşamında, kitaplar gecesinde saygılarımı
arz ediyor; esenlikler diliyorum. Kitapsız kalmayın, şiirsiz
olmayın efendim.
Ömer Faruk Er
Evet, Sayın Mithat Yılmaz’a da çok teşekkür ediyoruz.
Değerli konuklarımız, aynı zamanda bu programımız yerel
televizyonumuz Kanal 23 tarafından Elazığ halkına canlı
olarak yayınlanıyor. Bu nedenle plaket takdim törenimizi
konserimizin sonuna bırakıyor ve hemen Elazığ Musiki
Konservatuarı Derneğini, Otantik Kürsübaşı Konseri
programımıza devam ediyoruz. Evet, birbirinden güzel eserler
dinleyeceksiniz bu salonda; ben öncelikle alkışlarınızla
Elazığ Musiki Konservatuarı Derneği Korosu’nu saz ekibiyle
beraber sahneye almak istiyorum. Alkışlarınızla Koromuzu
sahneye alıyıruz. Konser başlarken Dernek Başkanı Sayın Feti
Ahmet Deniz program hakkında bir konuşma yapacaktır.
Feti Ahmet Deniz
Sayın Valim, Sayın Milletvekilim, Sayın Müsteşarım ve
değerli gönül dostları;
On iki eserle aydınlığa açılan kapıyı aralayan, tarihi ve
tarih içerisinde oluşan kültürü günümüze taşıyan Manas
Yayıncılığın bu açılış törenine istedik ki; Elazığ Musiki
Konservatuarı Derneği olarak bizim de katkımız olsun
İstedik ki; tarih ve kültür miraslarımızı yarınlara
taşıyacak olan kitapların ve onları kaleme alan
yazarlarımızın tanıtıldığı bu nezih toplantıyı biz de
kültürümüzün ayrı bir zenginliği olan güzel müziğimizle
taçlandıralım. Bugün buraya gelerek kültür dünyamızın güzel
insanlarına güç veren siz değerli gönül dostlarını Harput
müziği ile selamlayalım. Harput Müziği Koromuz programına
başlamadan önce sizlere Harput müziği hakkında kısa bir
bilgi vermek istiyorum.
Anadolu’nun Malazgirt zaferinden sonra Türklere ardına kadar
açılan kapılarından geçerek 1085 yılında Harput’u fetheden
Çubukoğulları Harput’u maddi ve manevi unsurlarıyla çiçek
çiçek nakışlamış ve bir daha silinmemek üzere Türk Mührünü
Harput’a kazımıştır. Orta Asya’dan kopup gelen Türkler irsi
özellikleri, kültürel birikimleri, duygu ve heyecanlarıyla
Harput’u imar ederken “sese ses veren Yalçınkaya başlarında”
da Türkülerini söylemeye başlamışlardır.
Tarihin hemen her döneminde hem idari hem de kültür ve sanat
yönünden bir merkez olan Harput’ta; arifler, alimler,
sanatkârlar yaşamış ve Harput adeta bir kültür şehri
olmuştur. İşte bu ortamda Harput insanı günümüze kadar ve
bize göre muhteşem olan Harput musikisini ortaya koymuştur.
Harput Musikisi, Türk Musikisi içerisinde özel bir yere ve
öneme sahiptir. Harput Musikisinin günümüzde Türk Sanat
Müziği, Türk Halk Müziği tanımlarının çerçevesi dışına taşan
bir özelliği de vardır.
Harput Musikisi bir makam tertibine sahiptir. Eserlerinin
beste ve güfte olarak sahipleri belli olduğu gibi anonim
olanları da vardır. Bir öyküye dayalı türkülerin yanısıra
Klasik Edebiyatımızın Fuzulî, Nedîm, Rasih gibi büyük
şairlerinin eserlerin de bestelenmiştir. Harput Türküleri,
tambur, kanun, keman, ud, klarnet gibi bugün Klasik
Musikimizde kullanılan enstrümanlarla icra edilir. Harput
Müziği’ni kısaca; Türk Sanat Müziği ile Halk Müziği
unsurlarını bünyesinde taşıyan; Divan Edebiyatı ile Halk
Edebiyatını, Sanat Müziği ile Halk Müziğini kaynaştıran
yüksek bir zevkin ve kültür birikiminin açıkça yansıdığı
“Nev-i şahsına münhasır” bir mahalli müzik olarak da
tanımlayabiliriz.
İstanbul’dan 368 yıl önce Fethedilen ve hızla kültürel
kurumlarını oluşturan Harput’ta sadece yöreye ait isimlerle
bilinen 12 makam vardır. Bunlardan Müstezat, Beşîri,
İbrahimiye, Elezber, Tecnis, Versak, Nevruz, muhalif çok
güzel ve orjinal makamlardır. Türk Sanat Musikisi’nde rast
olarak bilinen makam 914 yıldır Harput’ta Beşiri makamı,
Versak; Karcığar makamı, Nevruz; Hüzzam Makamı muhalif adı
altında ve Türk Müziği’ndeki bu makamlara yapı itibariyle
çok benzeyen bir şekilde icra edilmektedir. Harput Türkü ve
şarkıları ağır havalar, yüksek havalar, hareketli ve ritmik
kısımlardan oluşur.
Türkiye’de hiçbir ilimizde olmayan ve fasıla başlarken
çalınan “Paşagöçtü” ismiyle bir de peşrev vardır. Her
makamın bir gazeli bulunur. İlahi çeşnisi veren bu gazel ve
divan dört kısımdan oluşur. Divan ve gazellerden sonra aynı
makamdan türkülere geçilir. Ardından çalgı aletinin “ayak
tutması” ile Kayabaşı, Bağrıyanık denilen hoyratlar okunur.
Sonra fasıl düzeni içerisinde daha hareketli türkülere
geçilir ve fasıl sona erer. Harput Musıkisi’ni, kadirşinas
Elazığ halkı, tüm Türkiye’ye ve Türk dünyasına hediye
etmiştir.
Koro şefimiz Sayın Kenan Çimtay’ın rahmetli Hafız Osman Öğe
okuyuşundan düzenleyip notaya aldığı “muhalif tatvan” isimli
eser, ilk defa bu salonda siz değerli konuklarımıza kendisi
tarafından seslendirilecek olup, geleneksel okunuş yapısı
bozulmadan yeni şekli ile mahalli musikimiz repertuarına
armağan edilmiş olacaktır.
Değerli konuklar,
Şimdi, sizleri her biri kültür tapumuz olan yöre müziğimizin
seçkin örneklerinin sunulacağı Kenan Çimtay yönetimindeki
Harput Müziği Koromuzla baş başa bırakıyorum. Saygılarımla…