11 Mart günü, 5.
Bizim Ece Şiir Şöleni için Salihli’deydik. Liste ve
afişlerde 34 şairin kaydı bulunan; ancak bir kısım şairlerin
katılmadığı şölen, Salihli Belediyesi Tiyatro Salonunda
yapıldı. İlimizden Şener Bulut’la ikimiz gitmiştik. Hazar
Şiir Akşamları’nın kurucusu ve sayısız kültür-sanat
faaliyetinin organizatörü olan Şener Bulut, Salihli’deki
şiir şölenine üst bir formülle gözlemci olarak davet
edilmişti.
5. Bizim Ece Şiir
Şöleni’ni katkılarıyla destekleyen kuruluşları da
kadirşinaslık adına sizlere tanıtmak istiyorum. Önce Salihli
Belediyesi, sonra Adala (Belde) Belediyesi, S.S. Salihli
Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi, Salihli
Ticaret Borsası, Sönmez-Güven Matbaası, Tuğrul Tarım ve
Petrol Ürünleri Tic. San. A. Ş.
Geceyi az ama
seçkin bir şiirsever topluluk izledi. Salihli ve Kula
Belediye Başkanları bizimleydi. Programın sunuculuğunu
kendisi de şair olan Gülgün Yalvaç yaptı.
Şölenin şairleri
arasında Ahmet Otman dışında, bugüne kadar görüşüp
tanıştığımız iki isim vardı; Rıfat Araz ve Nevin Kurular.
Salihli’den yahut Salihli dışı illerden katılan diğer
şairlerin ise çoğunu muhtelif dergi ve sair yayınlardan
ismen tanıyorduk.
Şiir gecesinde
Belediye Tiyatro Salonunda bir de güzel karma-sergi açıldı.
Ahmet Otman’ın eşleri emekli resim öğretmeni Saadet Otman’ın
Çizgi/Desen, Kula Halk Eğitimi Merkezi Müdür Yardımcısı
Ercan Özgün’ün Karikatür ve Kula Halk Eğitimi Merkezi’nin El
Sanatları Sergisi. Doğrusu, bu sergideki her eser ayrı bir
özellik, bir güzellik arz ediyordu. Seyircilerin tamamı
sanırım hayranlıklarını bir şekilde ifade etmişlerdir.
Sanatçılarımıza ve emeği geçenlere tebrikler.
O gece okunan
şiirlere gelince…
Takdir edersiniz
ki, okunan onca şiiri bir dinleyişte ve hemen oracıkta
değerlendirmenin imkânı yoktur. Zaten bizim de bir şair
olarak katıldığımız bu programda –sözün gerçeğini demek
gerekirse- böyle bir görevimiz yoktu. Ancak, genel
intibaımızı diyecek olursak; bir kısım şairlerimizin
eserleri mükemmeldi. Bazı şairler nedense uzunca şiirleriyle
dinleyenlerini sıkmaktan çekinmediler. Şiirde asıl hünerin
az’da ve öz’de olduğunu bilmezlikten geldiler. Kimi
şairlerinse, “aşkın yaşı olmaz” paravanının arkasına sığınıp
âdeta on sekiz yaşlarında yazdıkları aşk şiirlerini
okumaları herhalde benim gibi daha birçok dinleyiciye “pravo!”
dedirtmiştir. Hele, bunlar arasında şiiri bir–kenar edip
şarkı sözü heveskârlığına, güfte yazarlığına kapılanlara ise
“şair” sıfatını şahsen biz fazla bulduk. Şair dediğin,
evvelâ şiir yazacaktır. Yazdığı, bir şeye benziyorsa ve bir
bestekârın eline düşmüşse o zaman güfte olacaktır, şarkı
sözü olacaktır. Yoksa ısmarlama şarkı sözleri ile, lay lay
lom bestelerle Türk müziğinin ne kazandığı değil; ama neler
kaybettiği ortada!..
Değerli şair
dostumuz Rıfat Araz’la bir zamanlar Sinop Öğretmen Evinde
enfes iki gecemiz olmuştu. Gece yarılarına kadar şiir
konuşmuştuk, diz üstü bilgisayarından, hazırlamakta olduğu
“Şiir İncelemeleri” kitabına dair bilgiler vermişti.
Salihli’de Kurşunlu Kaplıca Tesislerinde böyle bir gece daha
yaşadık. İşi dolayısıyla Araz, Salihli’den erken ayrıldı. Bu
meyanda belirtelim; Kurşunlu Kaplıca Tesisleri şahane bir
güzellik, cennetten bir köşe. Şener Bulut’la sabah akşam
küvette münavebeli termal banyo… Çıktığımızda kemiklerimiz
erimiş oluyor sanki. Lop et kesiyoruz.
Nevin Kurular’la
sohbet, hâl-hatır sormalar. Bastırmayı düşündüğü yeni
kitabını soruyorum, ismini merak ediyorum; resim
çalışmalarını anlatıyor. Kurular’la gıyabî tanışıklığımız
yıllar öncesine dayanmaktaysa da, rû be rû tanışmamız geçen
yılki 13. Hazar Şiir Akşamları’nda olmuştu.
Bir vesileyle
Elazığ’a gelişinde tesadüfen tanış olduğumuz Bahattin
Ergönül ile Elazığ’dan mahalle arkadaşım Şevket Karyemez
şiir akşamı gelip salonda bizi buluyorlar. Ergönül, yarın
için el koyuyor; bize odun köftesi yedirecek. Sağ olsun,
öyle de oluyor. Bahattin Ergönül, Salihli’de Hedef
Dershaneleri Müdürü; emekli öğretmen. Şevket Karyemez de
emekli öğretmen; Elazığ’ı unutup Salihli’yi mekân tutmuş.
Salihli’yi mekân
tutanlardan biri de eski Elazığ savcılarından Ömer Faruk
Köksal. Elazığ’da birilerine selâm gönderiyor. Unutmayıp
iletiyoruz yerine. Orada karşılaştığımız diğer bir Elazığlı
ise Dr. Erhan Yıldırım. Otogara iner inmez Otman’ın bize
tanıştırdığı ilk hemşehrimiz.
Şair Sedat Günay
aslen Selendi ilçesinden. Salihli’de Cumhuriyet İlköğretim
Okulu Müdürü Bizi okuluna götürüyor; götürürken de bir
mahalledeki trafo duvarına çizili çaydaçıra resmi önünde
Şener Bulut’la fotoğrafımızı çekiyor. Ahmet Otman
hatırlatıyor Günay’a bunu.
Bizim Ece’nin
basımının yapıldığı Sönmez-Güven Matbaası SAYAD’ın hemen
altı. Bülent Sönmezer, işini bilen, zevkle yapan, mütevazı
bir insan. Matbaasını daha da büyütmek, işini daha da
geliştirmek gayretinde. İstedikten ve çalıştıktan sonra
neden olmasın ki?
Elazığ’a
döneceğimiz gün Otmanların şirin evine gidiyoruz. Bizi
Saadet Hanım karşılıyor. Sıcak çay, taze meyveler; fakat
hepsinden güzeli sımsıcak ilgi, samimi muhabbet. Ece ve
Ecmel okuldalar. Onlara sevgilerimizi, başarı dileklerimizi
bırakıyoruz çıkarken.
Sonra ver elini
Elazığ, deyip el sıkışıyoruz Saadet Otman’la. Önümüzde 1200
kilometrelik bir yol… Ahmet Otman ve Kurttutan köyünden şair
Mehmet Şen uğurluyorlar bizi garajdan. Hoşça kal Salihli,
diyoruz Şener Bulut’la Salihli’ye ve bütün Salihlililere.
Rüya tadında üç günü geride bırakarak…
Arabada elbet bu
üç günü birçok defalar söz konusu ediyoruz Bulut’la. Uluslar
arası bir faaliyetin patent sahibi Şener Bulut’un
tespitlerini dinliyor ve ona hak veriyorum. “Şairler o gece
bir şiir okudu ve yarınki geziye katıldılar.” diyor. Az
buluyor bunu. “Oysa en azından bir konferans veya bir okulda
şiir konulu bir toplantı, bir panel düzenlenebilirdi.” Bu
görüşlerini evindeki konuşmamız esnasında Otman’a da
belirtmişti. Bulut’un, şiir akşamı sahneye çağrıldığında
yaptığı veciz konuşma da doğrusu çok anlamlıydı.
5. Bizim Ece Şiir
Şöleni, hafızamızda tatlı bir hatıra olarak uzun yıllar
yaşayacaktır. Bir Anadolu ilçesinde böylesine bir
kültür-sanat olayının gerçekleştirilmesi azımsanamaz,
küçümsenemez!
Bu şölen için çaba
harcayan, katkı sağlayan herkesi kutluyoruz. Sadece
salonlarımızdan değil, asıl, gönüllerimizden şiir eksik
olmasın, diyerek.