Yıllar öylesine akıp gidiyor ki,
son yarım asrın ‘söz mimarı…’ edebi sanatları halisane
duygularla bir dantel misali en zarif ifadelerle kaleme
döken; son yarım asrın muallimi, ‘nesrimizin zirve ismi…’
Şeyhü’l muharririn Ahmet Kabaklı’nın aramızdan ayrılışının
üçüncü yılındayız!..
Kabaklı Hocadan dinleyelim; “1957 yılında ilk
kez profesyonel anlamda gazetecilik hayatına adım atmış
oldum. İlk fıkram başörtüsünü konu alıyordu. O gün beş tane
fıkra yazmıştım…” 60’lı, 70’li, 80’li ve 90’lı yıllar… Ve,
asrı net ifadelerle yorumlayan birbirinden güçlü
eserler…Türk Edebiyatı 5 Cilt, Temellerin Duruşması 2 Cilt,
İstanbul Güldestesi, Şiir İncelemeleri, Mevlana, Yunus Emre
ve daha nice eserler…Tabir yerindeyse, iki neslin
yetişmesinde fikri ve edebi emeği geçen çok yönlü
makaleler!..
1970’lerden itibaren istisnasız bir şekilde
devam eden Türk Edebiyatı Dergisi… Türk Edebiyatı Dergisinin
100. sayısı vesilesiyle Şubat 1982 Tarihli sayısında
Hocamızı dinleyelim; “…Türk Edebiyatı, memlekete dönecektir.
Ayçiçeğinin gıda ve hayat alabilmek için güneşe dönmesi
gibi… Fakat “güneşe dönüş” teşbihini genişletebiliriz.
Güneş, kâinatı içinde toplayan kesif kudret demektir. Bizim,
“memlekete dönüş” ümüz de onun her şeyine, özüne ve
“ide”sine toplu olarak eğilmek manasınadır. Memleketin
tarihine de, coğrafyasına, insanına, anıtlarına, minare ve
fabrikalarına da… Köylüsüne, işçisine, esnafına, memuruna,
işsizine, haksızına da… Halk, Divan, Tanzimat ve çağdaş
edebiyatlarına da…” Gerçekten, Türk Edebiyatı Dergisi
Anadolu için/ Anadolu’nun münevver öğretmenleri için bir
büyük irfan okulu oldu!..
Bugün 8 Şubat Tarihi değil mi?.. Önümüzde bir
seçim var!.. Meydanlardan nasıl bir çağrı yükseliyor?.. O
çağrılarda vicdanlarınızı rahatlatacak telkin var mı?..
Sözün burasında Kabaklı Hocamızı dinleyelim; “Şefkate çağrı,
zulüm ile ve zalimle mücadeleye çağrıdır. Daha güzel, daha
gayretli, vicdanlı bir Türkiye’ye çağrıdır. İşsizliğin,
bencilliğin, yolsuzluğun, fakirliğin, kökünü kurutarak,
buhranlara, bahtsızlıkları, çile düğümlerini çözerek,
sanatın mutlu dünyasında boy göstermeye çağrıdır…”
(Mart-1984 Türk Edebiyatı) Anadolu ve O’nun her biri devasa
tarihi eserlere sahip şehirlerini dokuz asır besleyen kaynak
elbette, şefkat ve merhamettir!.. Konya’da, Kerkük Caddesi
üzerinde bulunan on bir katlı Zümrüt Sitesinin çökmesi ne
demektir; --Bu memleket insanının topyekûn zulüm ve zalimle
mücadeleyi her zeminde yapması artık farz derecesinde bir
ibadet olduğu gerçeği ile karşı karşıya oluşumuzdur… Ahmet
Kabaklı Hocamızın yıllar boyu kâh kendi köşesindeki
yazılarıyla, kâh coğrafyamızın her köşesinde verdiği
konferanslarla öncelikle, ‘vicdanlara hitap etmesi…’ telkin
ve ikna metodunu çok sağlıklı bir şekilde kullanmış
olmasıdır. O sebepledir ki, bizler kendilerini bir
‘Alperen…’ olarak selamladık… Bu milletin, ‘Korkut Atası…’
bildik… Bir, ‘Bilge Kişi…’ tavrında gördük…
Sürekli milletin iktidarından
bahsetmişlerdir… “Devletin iktidarı, milletin üzerinde
samimi olarak gerçekleşemez. Çünkü iktidar ancak kültürle
söylenir. Milletler ancak öz kültürleri ile idare
edebilirsiniz. Yabancı Kültür, dejenere kültür veya
“kültürsüzlük” getirdiniz mi milletle beraber devlet de
yozlaşır….”
Kabaklı Hocamız çok önemli ve yerinde bir
tespitle önemli uyarıda bulunuyorlar; “Devlet Sultan
Abdülmecit’ten beri “garp musikisi”ni resmen tutmaktadır,
ona rağbet etmektedir. O yolda sanatkârları korumakta,
kollamakta ve musiki eğitimini o tarzda yaptırmaktadır.
Gelin görün ki, 140 yıllık bir çabalama boşa gittikten başka
milli musikimizin ve musiki zevkimizin bozulmasına da sebep
olmuştur. Üstelik verilmek istenilen Garp musikisi zevki de
lafta kalmıştır.” (Şubat 1984)
Türkiye beş aydır ne ile meşgul ediliyor; Bir
fantezi yol…Hiçbir cazibesini göremediğimiz, söz ve ses
ahengi ile bir bütünlük oluşturmayan bir garabet müzik!..
Evet!.. Harput’tun Göllü Bağ’ından başlayan
bir kutlu hayat yolculuğu… Bir insanı kâmil’in, sabır ve
metanetini konu alan ‘çile örgüsüyle dolanmış bir hayat…’
Vakarından hiçbir şey kaybetmiyor!.. Sürekli yükselişte;
milletin maşeri vicdanında taht kurarak zirvelere doğru emin
adımlarla tırmanış.. Edebi hareketlerin kalp atışlarını
gözlerinden okuduğumuz bir Çınar Ağacı!.. Burada bir önemli
teklifim olacak; “—Bu güzel insanın hayatı bütün
güzellikleriyle; çocukluk yıllarının o mahcup haliyle
başlayarak mahzun ve yufka yüreklerin ‘tercümanı…’ olacak
bir iman ve aksiyon insanının hayatı sinemaya aktarılsın…”
Elazığ Öğretmen evi’nin önümüzdeki ay
içerisinde ‘geleneksel…’ olarak düzenlemeyi düşündüğü
‘meşale şiir akşamlarının…’ Şeyhü’l Muharririn Ahmet Kabaklı
adına yapılması…
Elazığ’da bulunan gönüllü kuruluşlarımızın
katkılarıyla, Elazığ Milli Eğitim Müdürlüğünün öncülüğünde;
--Ahmet Kabaklı Şiir, Hikaye, Fıkra ve Ödüllü Roman
yarışmalarının düzenlenmesi… Sözümüzü Kabaklı Hoca’nın
şiirinden bir dörtlükle bitirelim; “Karanlık çevrem dışıdır/
İrfan ilen eğleşiriz/ Şairler sofran başıdır/ Sohbet ilen
bilişiriz/ Sevda padişah işidir/ Usul iken sevişiriz…” Yüce
Allah’tan rahmet ve mağfiret dileklerimizle