Hatırlarsanız “Manas Şiir Günleri”nin
10.sunun konusu Harput idi. 6 Mayıs 2006 tarihinde Harput’ta
Harput evinde Harput için toplanmayı karalaştırmıştık.
Bu arada şiirin şehri Elazığ’da kültür ve
sanat adına öylesine baş döndürücü gelişmeler oldu ki
doğrusu bedenlerimiz bu koşuya yetişmekte zorlanırken
kelimeler de sanat adına, kültür adına ortaya konulan
güzellikleri anlatmada yetersiz kaldı.
Şüphesiz ki geçtiğimiz haftaya Manas
yayınları arasında çıkan on iki eser damgasını vurdu. Kitabı
baş tacı yapan Manas’ın kitap sevdası, kitap şölenine
dönüştü. İşte tam bu şölenin ortasında da Manas Şiir Günleri
vardı.
Harput’ta Şefik Gül anısına oğulları
tarafından yaptırılan Harput Evi’nde buluşan şairlerin bu
defa onur konukları vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müsteşarı Prof Dr. Mustafa İsen, Azerbaycan Yazarlar Birliği
Başkanı Anar Rızayev Resuloğlu, Avrasya Yazarlar Birliği
Başkan Yardımcısı Ali Akbaş, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz,
Prof.Dr, Harun Güngör, Prof. Dr. İsmail Görkem,Prof dr.
İbrahim Kavas..
Her zamandan daha bir heyecanla
başladı Manas Şiir Günleri. Açış konuşmamda da belirttiğim
gibi Harput artık üzerine ağıt yakılan bir şehri olmaktan
kurtarılacak yalnızlığına, unutulmuşluğuna,
terkedilmişliğine son verilecekti. O muhteşem kültür
ikliminin yağmuru ile yeniden ıslanacak hatta sırılsıklam
olacak onu yaşayacak ve yaşatacaktık Bunun için toplanmamış
mıydık buraya?
Rahmetli Şeref Tan Hoca’mızın izinde:
“Bu oyun hiç bitmesin, bu ateş hiç sönmesin,
Birlik ruhu tutuşsun bizim “Çaydaçıra"dan.” diyerek birlik
içinde kalplerimizin kandillerini tutuşturarak, bir büyük
aydınlık oluşturacak; ardımızı, önümüzü görecek ve inşallah
Harput’umuzu yeniden kültürün merkezi, inancın durağı,
turizmin kalesi yapacaktık.
Manas Şiir Günleri, açış
konuşmasının ardından kürsüye gelen Şiir Şiir Elazığ
Kitabının yazarı R. Mithat Yılmaz’ın nefis sunumu ile
renklendi. Yılmaz, şiir eleştirmeni olarak konusuna ne denli
hakim olduğunu bir kez daha gözler önüne sererek Harput için
bugüne kadar yazılmış şiirlerden seçtiği örneklerle adeta
Harput’u şiirle yeniden canlandırdı, yaşattı.
Sunumun ardından konuşan Kültür
ve Turizm Müsteşarımız Prof. Dr..Mustafa İsen ki bir gün
öncesi Elazığ Öğretmen Evinde sanata ve kültüre gönül
verenlerle yapmış oldukları anlamlı toplantıda da
vurguladığı gibi Elazığ’ın kültür ve sanat adına yaptığı bu
çalışmaların sadece Doğu’ya değil bütün Türkiye’ye örnek
olması gerektiğini belirterek, bu tür etkinliklerin hep
yanında olacağını söyledi.
Azerbaycan Yazarlar Birliği
Başkanı Anar da, yaptığı kısa övgü dolu konuşmasının
ardından okuduğu şiiri ile kalplerimizi bir defa daha
fethetti.
Sırada küçük bir plaket törenimiz
vardı. Harput’a böylesine anlamlı ve güzel bir “Harput Evi”
yaptırmak inceliğini göstererek kültürümüze hizmet eden
işadamı Mehmet Gül’e bu günün anısına Manas’ın şükran
plaketi takdimi vardı. Kültür ve Turizm Müsteşarımız Prof.
Dr..Mustafa İsen ,özel teşebbüsün kültür ve sanata son
zamanlarda yatırım yapan iş adamlarımızın çoğaldığını bu
durumun sevindirici olduğunu, kültürün ve sanatın bütün
maddi varlıkların çok ötesinde milletlerin bekası için
öneminin olduğunu vurguladığı konuşmasının ardından plaket
töreni gerçekleştirildi.
Kültür ve Turizm Müsteşarımız
Prof. Dr..Mustafa İsen başka programlarının olduğunu
belirterek Manas Şiir Günleri’nden uğurlanmasının ardından
program devam etti.
Manas Şiir Günleri’nin belki de
en güzel sürprizi Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Ali
Akbaş’ın okuduğu şiir oldu. Ali Akbaş, kendisinin son nüfus
sayımında Elazığ’da olduğunu ve bu sayım sonrası da önce
gönül bağı ile bağlı olduğu Elazığ’a cismen de bağlılığını
dile getirerek:
“Bahane edip şiiri
Bağrıma bastım şehri
Belli ki yıllardan beri
Gelip gitmemden bezdiler
Beni Harputlu yazdılar
Dağlar ile halvetimden
Hazar ile ülfetimden
Fetahmet’te hürmetimden
Garipliğimi sezdiler
Beni Harputlu yazdılar
Cennet Harput havalisi
Gönül ehli ahalisi
İcazet verdi valisi
Yeni bir mühür kazdılar
Beni Harputlu yazdılar
Başka yerde doğsam bile
Gözetmediler sinsile
Sevgimi edip vesile
Eski kütüğü bozdular
Beni Harputlu yazdılar
Akbaş söyler hüner ile
Değişilmez güher ile
Kardeş edip Şener ile
İpliğe inci dizdiler
Beni Harputlu yazdılar”
diye bitirdiği şiiri uzun uzun
alkışlandı.
Pek çok Elazığlının da yakinen
tanıdığı Harput ve Elazığ sevdalısı şiir, öykü ve araştırma
yazarı Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, güzel ve etkileyici üslubu
ile yine gönlümüzden geçenleri söyledi. Prof.Dr. Harun
Güngör’ün şiiri bu güzel birlikteliğimizi süsledi..
Sırada tok sesli şairimiz İhsan
Nazik vardı. İhsan Nazik’in “Harput Sevdası” adını verdiği
şiirde bu fani tende bu can var oldukça Harput sevdasının
devam edeceğini belirtiyor ve:
“Tarihe kök salmış görkemli şanın
Balakgazi gibi özümsün Harput
Talana uğramış sanki her yerin
Sen kartal bakışlı gözümsün Harput
Nice kavimlerin durağı oldun
Türklüğün ebedi otağı oldun
Evliya erenler yatağı oldun
Mübarek toprağım, tozumsun
Harput”
,diyordu. On kıta olan bu uzun şiirini İhsan
Nazik’in tok sesi ile dinlerken Harput’un varisi olmaktan
gurur duyduk.
Mahir Gürbüz, “Karalar giyip de
yaslar bağlama
Yakışmaz şanına Harput ağlama”
Nakaratlı şiiri ile kulaklarımızı bir kez
daha okşadı:
“Harput’un kalesi yorgun diz çökmüş
İhtiyarı genci boynunu bükmüş
Asırlık çınarı gazeller dökmüş
Karalar giyinip yaslar bağlama
Yakışmaz şanına Harput ağlama
Tarihe yazıldı silinmez adın
Duymuyor hiç kimse feryadın ahın
Unuttular diye yok eski tadın
Karalar giyinip yaslar bağlama
Yakışmaz şanına Harput ağlama”
Sırada Gazi Özcan vardı. Gazi Bey
bu sefer tedbirliydi. Yine her zaman olduğu gibi iki şiirle
katılmıştı şölenimize:
“Gazihan kırk yıl sonra Harput böyle kalır
mı?
Biz almadık tarihten torunlar ders alır mı?
Daima feryat ettim sesim duyan olur mu?
Duymazlarsa bu miras çok yakında
yok olur
Söyle bakalım Gakgom torununa ne
kalır?
Yok yok başta da belirtiğim gibi
Harput’u artık üzerine ağıt yakılan bir şehri olmaktan
kurtaracak yalnızlığına, unutulmuşluğuna, terkedilmişliğine
son verecek ve inşallah onu yeniden kültürün merkezi,
inancın durağı, turizmin kalesi yapacaktık. Bunun için yola
çıkmıştık. Biz yorulduğumuzda başka Gakgoşların bu bayrağı
şanla şerefle bir adım ileriye götürmek için gayret
göstereceklerine yürekten inanıyoruz.
Zekeriya Bican “Harput’taki
Çınarla Söyleşim” adını verdiği şiirinde:“Minberinde
seferberlik hutbelerinin okunduğunu, kaç gelinin saçlarına
ak düştüğüne şahit olduğunu” Kurşunlu Caminin bahçesindeki
ulu çınarı sorguluyordu.
Beklenmiyor mu Çanakkale’ye gidip
de hiç dönmeyenler”, diyor ve bütün bunlara şahitlik yapan
ulu çınardan gördüklerini, bildiklerini anlatmasını
istiyordu.
Bir geleneği vardı Manas şiir
Günleri’nin şairlerin şiirlerini takdimi hep sağdan başlıyor
ve öyle de devam ediyordu. Sırada Bedrettin Keleştimur
vardı. Elazığ’daki her kültür hareketinin ardındaki bu güzel
insan da iki şiiri ile renklendirdi şiir şölenimizi:
“Harput’u Yaşamak” adını verdiği şiirinde Keleştimur:
“Harput dağ üstünde kurulmuş şehir
Sevdasını taşır bir büyük nehir
Bir yüzü Urfa’dır, bir yüzü Kerkük
Hoyratlar, Hayriler bizlere mehir, diyordu.
Şükrü Kacar Hocamız 30 nisan 2006
tarihli yeni yazdığı şiirini bana önceden vermişti. Ben bu
şiiri diğer şiirlerle birlikte dosyaya koymuştum. Bana:
“Başka nüshası yok “dediğinde doğrusu çok üzüldüm. Gerçi
Şükrü Hocanın Harpt hakkında yazdığı o kadar çok şiir vardı
ki. Mithat Yılmaz’ın Manas yayınları arasında çıkan “Şiir
Şiir Elazığ “kitabı imdadımıza yetişti de mahcubiyetimiz
hafifledi. Şükrü Kacar, 30 Nisanda kaleme aldığı “Harput’a
Sesleniş” adını verdiği şiirin son dörtlüğünde:
“Üzülme Harput’um, yoluna baş
koymuşuz
Seninle akıp gitmiş, seninle
dolmuşuz
Kusurumuz çok bunu hepimiz
biliriz
Seninle hem ağlamış hem mutlu
olmuşuz”, diyor ve Harput’a gönül verenlerin başında
olduğunu ifade ediyordu.
Mehmet şükrü Baş’ın da elinde iki
şiir vardı. Biri uzun yıllar önce kaleme aldığı Kurşunlu
cami avlusundaki çınarı anlatan sevda şiiri idi. İkincisi
8’li hece ölçüsü ile yazdığı “Harput” isimli şiirdi:
“Hoyratıyla mayasıyla
Ab-ı hayat havasıyla
Hele çayda çırasıyla
Dilimdeki türkü Harput
Sayfa sayfa tarih yatar
Şu kalbimda nabzın atar
Sende güneş başka batar
Ecdadımdan miras Harput”
Diye devam eden şiirini “Dualarım
sana Harput” sözleri ile noktalıyordu.
Necati Demir, şiiri ile adeta
Harput’un manevi haritasını çizdiği şiirine:
“Harput oturmuşsun dağın başında
Sesin yankılanır Buzluk taşında
Yanından akıyor Murat ırmağı
Selam duran Hazar Baba karşında” dizeleri ile
başlıyordu.
Şölenimizi şereflendiren Prof.
Dr. İbrahim Kavas yaptığı konuşmada bu tür edebi
çalışmaların toplumları yücelten değerler olduğunu belirtti.
Doktor İhsan Yaşa da böylesine
güzellikler içerisinde bulunmaktan mutluluk duyduğunu ifade
etti.
Nakşi mahlası ile şiirler yazan
Hüsamettin Septioğlu:
“Mevsimim hazan mıdır bende takat
kalmadı
Severdim sevmeyi ben aşktan
eser kalmadı
Ne baharlar gördüm, bu aşkın
cilvesinde
Hatırlasam ne çıkar gönülde yer
kalmadı” diye devam eden şiirini “Nakşi olsa bin pare vefa
bilen kalmadı” dizeleri ile bitiriyordu.
Kadim dost, Manas Şiir
Günleri’nin güzel insanı Tarık Özcan’ın "Bir Harput
İkliminde" adını verdiği şiiri şu kubbede hoş bir sada imiş