Manas'ta, her onbeş günde bir Cumartesi günü saat 14.00’de
Şiir şöleni diye bir etkinlik düzenlenir.. Şair arkadaşların
hemen hepsi katılırlar bu etkinliğe.
Etkinlik, önce sevgili başkan Hadi Ünal'ın bir konuşması ile
başlar.
Hadi Önal arkadaşımız, öyle hava¬dan, sudan bir konuşma da
yapmaz. "İnce eğirmesini, sık dokumasını bilen bir
edebiyatçımızdır.
O nedenle, derinliği ve güzelliği olan yazılı konuşmalarını,
bir incelikle sunmak ister bizlere.
Sonra da, o haftanın konusunu hazırlamakla yükümlü
arkadaşımız sürdürür anlatımını. O da, derinliğine ve
uzunluğuna yaptığı araştırmalardan sonra, hazırladığı
konuşmasını bir özenle sunmanın içine girer. Bugüne kadar
çok toplantılar yapıldı böylece.
Geçen Cumartesi, şair ve edebiyatçı arkadaşımız Hasan Özçam
görev¬liydi. Konu da "Dilimiz, Türkçe" idi. Her toplantının
sonunda, gelecek toplantının konusu saptanır. Demokratik bir
oluşum içinde gerçekleştirilir Bu arada,, Manas'ın büyük
mimarı Şe¬ner Bulut iş başındadır. Gelenleri ağırlamak,
birşeyler ikram etmek onun görevidir. Bunları büyük bir
zevkle yapar. Konaktan yetişmiş bunları babadan görmüş bir
insandır. Yemek, içmek ve şiir şiir konuşmak.. Manas'ın
gerçek havası bu. Sanat ve kültür etkinlikleri, her haftaya
bir başka güzellikle iner. Herkese sanki bir deste gül
sunulur. Şairler dünyasında gör bak, ne gönül sarayları
kurulur. Saygı ve sevgiı, herşeyin başında gelir. Saygı
göstermesini bilmeyen kişi, şair de olamaz.
İşin bir başka yanı da, kırkından sonra şair olmak...
Kaç arkadaşımız, emekliye ayrıldıktan sonra yeteneklerini
göstermeğe başlamışlardır. Kırkından sonra saza kalkmanın
zevki de başka oluyor. Sayalım mı bunları. Başta Av.Doğan
Özdal.. Nasil da bir gönül adamı. Süpürgeç Dağından,
tarihsel Pertek Köprüden sayısız geçişler yapmıştır o.. “
Üstüne diz çökmüş Süpürgeç Dağı/ Bir uçtan bir uca bahçesi
bağı/ Önünden akıyor Murat Irmağı.. Güzelsin güzelsin,
şehirler içinde teksin Pertek." dendiği vakit, Doğan
Özdal’ın ayakları yerden kesilir. Hem de bu emekliler,
yeniden gençlik iksirini tatmışa benziyorlar. Her ne kadar
"Yaşlandık artık" diyorlarsa da, pek inandırıcı da
olamyorlar. Sonra Hüseyin Poyraz.. "Şeyhimiz" diye bazan
yumuşak sataşmada bulunduğumuz Hüsamettin Septioğlu da,
sonradan, yani kendilerini emekli ettikten sonra şair olarak
gözükmeğe başlamışlardır. Yıllarca, yetilerini, bu yöndeki
yeteneklerini kendilerine saklıyanlara, bu şekilde
hitabetmekte haklı değilmiyiz,
Sevgili Septioğlu, birkaç gün önce. "Ben, çok eski günlerde
ve erken yaşlarda şiir yazmağa başlamıştım.." diye konuşmağa
başlamıştı. Biz de onu, Gönülbağı adlı yapıtını ortaya
koyduktan sonra şair olarak tanımağa başlamıştık.
Daha bilmediğimiz, tanımadığımız | çok şairlerimiz vardı.
Değerli edebiyatçılarımızdan Prof. Dr. Ahmet Buran, NİMRİ
DEDE’yi bulup ortaya koymasaydı, nasıl tanıyacak, ya da
tanıma olanağı bulacaktık bu büyük ve de ünlü şairimizi...
Eh, bugün doruğa yükselen "ulusararası Hazar Şiir
Akşamlan’da, gene birkaç işbilir arkadaşımızın yardım ve
desteği ile gündeme taşınmış, bugünkü aşamaya getirilmiştir.
Ahmet Yesevi ruhu ile işe başlayan Manas Yayıncılık çok
değil yakın bir gelecekte daha çok kültür adamı ve şairimizi
bulup ortaya çıkaracaktır.
Bir yıl içinde yayınladığı onbir yapıtla, bunu kanıtlamış ve
de büyük bir başarıya imza atmıştır.
Ne diyelim, sesleri hep öyle yükselip dursun şairlerimizin.
Manas da, yurt olsun, mekân olsun, gönülleriyle bir şey
yapmak istiyen bu şairlerimize. |
Bir de, her toplantının sonunda, tanınmış bir türkümüzle bu
güzel havamızı daha da tatlılaştırmağa çalışan bir yaşlı
çınarımız var.. Paşa Demirbağ’mız.. Yüce Tanrı'mız, bu tür
yaşlı | çınarları ve ses ustalarımızı hiç eksiltmesin
aramızdan. I
Dilimiz, o güzelliği, o diriliği, o öz¬ge yapısı ile sonsuza
dek yaşayıp gitsin. Essin, her tür güzellikler,
gönülleriyle, dilleriyle bu toplantılara bir gürce ses
versinler... I
Ne diyelim:
Türkçee, bizim Öz dilimiz..
Onunla sürsün, ayakta dursun, dirliğimiz, birliğimiz..